sevi’ye gelenler
Halil Cibran “Hazve
Izdırap” adlı şiirinde
“gerçekte siz,
hazzınızla ıstırabınız
arasında bir terazi
konumundasınız”
der... Acı ve Mutluluk
bir yaşam dengesi mi?
Mutluluk hepimizin
yaşamak istediği en
büyük düş ama acıya
mutlulukmuş gibi
nasıl bakabiliriz?
Acı derken neyi anlıyoruz, neyi tadıyoruz? Acı korkulası itici bir nimet değil bilakis acı
iyidir. Acıyı bal eyleyenler bize bedensel hazzın değil ruhsal tatminin zirvesini gösterir.
Acı mazoşist için hazdır ama bu acı tenseldir. Tasavvuf ruhsal dönüşümü hedefler ve bu
dönüşümün gıdası, acıdan çileden geçerek kabuk atıp hakikat mertebesine ulaşmaktır.
Acı sizi keşiş yapmaz ama keşif yapmanıza yardımcı olur. Mutluluk göreceli bir kavram.
Mesela inek için mutluluk, taze yeşil çimlerle dolu bir bahçede otlanmaktır. İnsanın
mutluluğu ise nefsin mertebelerinden en güzeline ermek, mutmain olabilmektir. Ancak
kapitalizm, pragmatizm gibi öğretiler mutluluğu elde et, mutlu ol derecesine getirdiler.
Elde edince mutlu olduk mu hayır, kavuştun heyecan bitti.
O zaman yeni heyecanlar lazım sana. Durma koş! Daha fazlası. Ondan daha fazlası…
Yetinmeyen şükretmeyen önce sahip sonra köle olan bir sonuca gidiyor insanlık.
Varoluş hikmetine ermeyene her türlü varlığın içinde bile olsa bunalımdan kurtulamıyor.
İntihar edenlere, madde bağımlılarının çoğuna bakın zengin ve herhangi dünyevi bir
eksiği olmayan şöhret, servet ve güçlü gözüken kesimler. Demek ki mutluluk cüzdan işi
değil vicdan meselesi. Vicdanı doldurmanın yolu doldur boşalt, tüket at değildir.
40