Martı Eylül 2014 Sayı 44 | Page 40

sevi’ye gelenler Halil Cibran “Hazve Izdırap” adlı şiirinde “gerçekte siz, hazzınızla ıstırabınız arasında bir terazi konumundasınız” der... Acı ve Mutluluk bir yaşam dengesi mi? Mutluluk hepimizin yaşamak istediği en büyük düş ama acıya mutlulukmuş gibi nasıl bakabiliriz? Acı derken neyi anlıyoruz, neyi tadıyoruz? Acı korkulası itici bir nimet değil bilakis acı iyidir. Acıyı bal eyleyenler bize bedensel hazzın değil ruhsal tatminin zirvesini gösterir. Acı mazoşist için hazdır ama bu acı tenseldir. Tasavvuf ruhsal dönüşümü hedefler ve bu dönüşümün gıdası, acıdan çileden geçerek kabuk atıp hakikat mertebesine ulaşmaktır. Acı sizi keşiş yapmaz ama keşif yapmanıza yardımcı olur. Mutluluk göreceli bir kavram. Mesela inek için mutluluk, taze yeşil çimlerle dolu bir bahçede otlanmaktır. İnsanın mutluluğu ise nefsin mertebelerinden en güzeline ermek, mutmain olabilmektir. Ancak kapitalizm, pragmatizm gibi öğretiler mutluluğu elde et, mutlu ol derecesine getirdiler. Elde edince mutlu olduk mu hayır, kavuştun heyecan bitti. O zaman yeni heyecanlar lazım sana. Durma koş! Daha fazlası. Ondan daha fazlası… Yetinmeyen şükretmeyen önce sahip sonra köle olan bir sonuca gidiyor insanlık. Varoluş hikmetine ermeyene her türlü varlığın içinde bile olsa bunalımdan kurtulamıyor. İntihar edenlere, madde bağımlılarının çoğuna bakın zengin ve herhangi dünyevi bir eksiği olmayan şöhret, servet ve güçlü gözüken kesimler. Demek ki mutluluk cüzdan işi değil vicdan meselesi. Vicdanı doldurmanın yolu doldur boşalt, tüket at değildir. 40