Teyze eskisi gibi gülmüyor. Gülüyor aslında ama bir başka. Elleri ağlıyor dudakları gülerken. Daha fazla durmak istiyorsun o balkonun altında. Amca içeriden çıkmalı çünkü. Sen olmasan da o hayatın öyle süreceğinden o kadar eminsin ki. Öyle olmadı bu sefer. Boğazında ne ileri ne geri giden o yaratık biraz daha idare edemeyecek kadar azıttığında ağzını geveleyip hemen uzaklaşmak istiyorsun. Burası çok acı. Hevesle beklediğin gibi değil, acıtıyor. Sonraki yıl tersine yürüyorsun gittiğin yolu belki hiçbir şey değişmemiştir de ben aldanmışımdır diye. Ne yazık, ne acınası. Teyze yine yalnız. İçine konuk edildiğin hayat kendilerinden de çalınmış. Evde ıslıklı bir rüzgar esiyor olmalı. Fazla halılar duvara diklenmiş. Huzursuz edici. Bir yanın orada kalmak isterken ruhunun iğne deliğinden geçtiğini hissetmek. Sanki bütün dünya göğsünü eziyormuş gibi. Farz et ki hiç yaşanmadı bu kırık hikayeler, her yana saçılmış. Sen de gideceksin ki çok iyi biliyorsun zaten. Az zaman. Çok az.
4
Diğer yıl, öteki, birbirini takip eden, öncekinin ardını izleyen, o yılın üstünden iki tanesi daha geçti diyorsun. O günden sonra iki yıl daha geçtin buradan. Yaklaştıkça adımların hızlanıyor, o köşeyi dönüyorsun ilk sefermiş gibi. Bu yıl, hiç açılmayan o tahta panjurlardan iki yıldır ilk defa bir şarkı yükseliyor; aşk gibi, sevda gibi, huysuz ve tatlı kadın …