kopya fanzin kopya fanzin - 5 | Page 23

Okula başladım . Sınıftan birçok arkadaşımı lojmandan tanıyordum . Okul elbette ki sıkıcıydı . Kapıcı çocuğu olmanın inanılmaz avantajları vardı . Herkesten aidat parası alınırdı . Benden alınmazdı . Her hafta bir kişi , öğretmen masasının örtüsünü yıkamaya götürürdü . Sıra bana gelince , öğretmen örtüyü direkt sınıf listesinde benden sonrakine verirdi . Milli Eğitim tarafından öğrencilere dağıtılması için ayakkabı ve çanta gönderilirdi ; öğretmen öncelikle bana verirdi . Yerli malı haftasında öğretmenimiz herkese ayrı ayrı sipariş verirdi . Benden hiç söz etmezdi . Ben de ısrarla parmağımı kaldırıp “ Öğretmenim ben ?” derdim . Öğretmen en sonunda dayanamayıp “ Sen de helva getir .” derdi . Üç yıl üst üste helva götürdüm ; ne öğretmenim ne de arkadaşlarım hiç ama hiç yemediler . İlk sene götürdüğüm helvanın markasından dolayı kimsenin yemek istemediğini düşündüm . Bundan dolayı da babama ikinci sene başka bir marka aldırdım . Sonuç değişmeyince üçüncü sene boyuttan kaynaklı bir sıkıntı olabileceğini düşündüm . En büyük boyu aldım , aynı zamanda fıstıklıydı . Sonuç değişmedi . İşin ilginç tarafı ben de Derya ’ nın getirdiği pastaları helvaya tercih ediyordum .
Helvayı her eve getirdiğimde markası ve boyutu ne olursa olsun o gece biterdi . Babam “ Okulda niye yemediniz ?” dediğinde : “ Herkes helva getirmişti baba bu fazla kaldı . Öğretmen de bana sen eve götür dedi .” yalanını söylerdim . Babamın üzülmesini istemediğim için değil , ablalarımın ağız tadıyla yiyebilmeleri için böyle derdim . Babamın üzülmesi çoğu zaman umurumda değildi , bazen üzülmeyi hak ediyordu çünkü ; o kadar çok sigara içiyordu ki evin her tarafı sigara kokuyordu . Bu sigara kokusu da benim önlüğüme siniyordu . Bu koku yüzünden Derya benimle oturmak istemiyordu , her gün ağlıyor ve öğretmene şikâyet ediyordu . Öğretmen ilk başlarda benim içtiğimden şüphelendi daha sonra şüphesinden vazgeçti . Derya ’ nın annesi okula geldi . O pencere tarafındaki ilk sıraya geçti , ben de duvar tarafındaki son sıraya geçtim . Birkaç gün boyunca okulda hiç kimseyle konuşmadım , resim defteri almadım , sınıf nöbetçisi olduğum gün hiç sınıfta durmadım . Bu böyle olmayacaktı , depresif halimden hem ben sıkılmıştım hem de sınıf başkanı Canan sıkılmıştı . Tahtaya yazacak isim bulamıyordu . Bu da onu yeterince geriyordu .
Futbola geri dönmeye karar verdim . Teneffüste belki Derya bizi izler de yanımdan kalkmanın ne kadar da saçma bir şey olduğunu anlar ve tekrar yanıma gelir diye umdum . Maçlarımız oldukça sıradandı . Sınıftaki tüm erkekler iki takıma ayrılırdık . Okulun bir ucuna kalelerden birini , diğer ucuna kalelerden diğerini çöp kutularıyla belirlerdik . Ardından yaklaşık beş yüz öğrenci aynı anda bahçede olduğunda maça başlardık . Meyve suyu kutusuna basmak penaltı demekti . Yapılan faul karşısında faule maruz kalan ağlarsa eğer , sahanın neresinde olursa olsun , yine penaltıydı .
21