“ Yahu Yakup Ağabey sen de hiç konuşmuyorsun . Ajan gibi adamsın vesselam . Arada konuş da yevmiyeni kesmesinler , burada olduğunu bilsinler ağabey .” dedi . Mustafa ’ nın bu sözleri üzerine işçiler arasında bir kahkaha daha koptu .
Zaman dolduğunda acı bir düdük çaldı uzaktan . Bu , ekmek kemirmeye devam etmeyi istiyorsanız kalkıp işinize bakın demekti . Yakup sağ eliyle sildi alnındaki teri ve terinden ıslanmış olan elini parçalanmış kapkara eldiveninin içine geçirip gökyüzüne bakıp sol elinin olmamasını gerekçe göstererek Tanrıyla gün ortası hesaplaşmasını tamamlayıp döndü işine .
16
Akşamın bugün de kolay olmayacağı belliydi . Yakup , tek elinin iş görmesi nedeniyle herhangi bir iş makinesi kullanamıyordu ; bu durum ise onu hamallık yapmaya mecbur bırakıyordu . Bundan yakınmaya yetecek kadar ne yüksek sesi ne de sol eli vardı . Yakup , diğer işçilerin kendisine tek kol , çolak gibi lakaplar takmalarından ve genellikle ayak işlerini görmesi için onu kullanmalarından gocunmuyordu . Sessiz ve kendisine emredilen şekilde işleri yerine getirmeye çalışıyordu . Böyle durumlarda her ne kadar Salim yardıma koşsa da çoğu zaman işini bırakıp Yakup ’ a yardımcı olamıyordu . Salim ve Yakup arasındaki ilişki tüm işçilerin dikkatini çekiyordu ama kimse bunu sorgulamıyordu . İşçiler zaten hiçbir şeyi sorgulamıyorlardı . Kendilerine biçilen hayatın içinde debelenip duruyorlardı . Salim ’ in ona duyduğu saygıya kaynak olarak yakın arkadaş olmaları ve Yakup ’ un Salim ’ den yaşça büyük olması gösterilip durum geçiştiriliyordu . Her ne olursa olsun hiçbir işçinin arasında olmayan yardımlaşma ve sevgi onların arasında gün ışığı kadar ortadaydı . Kısacası Salim , Yakup ’ un yaşam yolundaki sol yumruğu olup direnişinin sembolü haline geliyordu .
Bugünü de bitirip şantiyeden ayrılmak için hazırlanırlarken yüzlerinde küçük bir tebessüm oluşmuştu . Onlar evlerine doğru yürümeye başlarken Güneş de günlük mesaisini tamamlayıp günden payını alarak başka diyarlara yol almaya başlamıştı . Salim yine mahcup gözlerle Yakup ’ a bakıp :
“ Hocam kusura bakmıyorsunuz değil mi ?” dedi . “ Neden kusura bakayım ki Salim , beni bu halimle başka neresi hangi işe kabul eder ki hem ne olursa olsun insanın üretmesi gerekmiyor mu ?”
“ Siz yeterince üretmediniz mi hocam , bakın artık tükenmeye bile başladınız . Gelin çalışmayın benim kazandığım ikimize de yeter . Her akşam bir tas çorba değil mi bize lazım olan ? Bunu da karşılayacak kadar yevmiyem var zaten . İçim el vermiyor mürekkep yalamış adamın demir tozu yutmasına .”