kopya fanzin kopya fanzin - 5 | Page 18

“ Yahu Yakup Ağabey sen de hiç konuşmuyorsun. Ajan gibi adamsın vesselam. Arada konuş da yevmiyeni kesmesinler, burada olduğunu bilsinler ağabey.” dedi. Mustafa’ nın bu sözleri üzerine işçiler arasında bir kahkaha daha koptu.
Zaman dolduğunda acı bir düdük çaldı uzaktan. Bu, ekmek kemirmeye devam etmeyi istiyorsanız kalkıp işinize bakın demekti. Yakup sağ eliyle sildi alnındaki teri ve terinden ıslanmış olan elini parçalanmış kapkara eldiveninin içine geçirip gökyüzüne bakıp sol elinin olmamasını gerekçe göstererek Tanrıyla gün ortası hesaplaşmasını tamamlayıp döndü işine.
16
Akşamın bugün de kolay olmayacağı belliydi. Yakup, tek elinin iş görmesi nedeniyle herhangi bir iş makinesi kullanamıyordu; bu durum ise onu hamallık yapmaya mecbur bırakıyordu. Bundan yakınmaya yetecek kadar ne yüksek sesi ne de sol eli vardı. Yakup, diğer işçilerin kendisine tek kol, çolak gibi lakaplar takmalarından ve genellikle ayak işlerini görmesi için onu kullanmalarından gocunmuyordu. Sessiz ve kendisine emredilen şekilde işleri yerine getirmeye çalışıyordu. Böyle durumlarda her ne kadar Salim yardıma koşsa da çoğu zaman işini bırakıp Yakup’ a yardımcı olamıyordu. Salim ve Yakup arasındaki ilişki tüm işçilerin dikkatini çekiyordu ama kimse bunu sorgulamıyordu. İşçiler zaten hiçbir şeyi sorgulamıyorlardı. Kendilerine biçilen hayatın içinde debelenip duruyorlardı. Salim’ in ona duyduğu saygıya kaynak olarak yakın arkadaş olmaları ve Yakup’ un Salim’ den yaşça büyük olması gösterilip durum geçiştiriliyordu. Her ne olursa olsun hiçbir işçinin arasında olmayan yardımlaşma ve sevgi onların arasında gün ışığı kadar ortadaydı. Kısacası Salim, Yakup’ un yaşam yolundaki sol yumruğu olup direnişinin sembolü haline geliyordu.
Bugünü de bitirip şantiyeden ayrılmak için hazırlanırlarken yüzlerinde küçük bir tebessüm oluşmuştu. Onlar evlerine doğru yürümeye başlarken Güneş de günlük mesaisini tamamlayıp günden payını alarak başka diyarlara yol almaya başlamıştı. Salim yine mahcup gözlerle Yakup’ a bakıp:
“ Hocam kusura bakmıyorsunuz değil mi?” dedi.“ Neden kusura bakayım ki Salim, beni bu halimle başka neresi hangi işe kabul eder ki hem ne olursa olsun insanın üretmesi gerekmiyor mu?”
“ Siz yeterince üretmediniz mi hocam, bakın artık tükenmeye bile başladınız. Gelin çalışmayın benim kazandığım ikimize de yeter. Her akşam bir tas çorba değil mi bize lazım olan? Bunu da karşılayacak kadar yevmiyem var zaten. İçim el vermiyor mürekkep yalamış adamın demir tozu yutmasına.”