Eller ve Devlet
Eller ve Devlet
Özden Çağrı Özçelik
Tren raylarının üzerinde oturuyorlardı. Tepedeki Güneş’ e bakılırsa Tanrı’ nın yeryüzündekilerden hıncını alır gibi bir hali vardı. Ancak onların bu sıcaktan ne etkilenecek halleri ne de bundan yakınacak güçleri vardı. Güneşin yakıcılığından kararmış ve derileri soyulmuş burunlarından ter akıp bir ip gibi toprağa düşüyordu ve toprakta türlü şekiller oluşturuyordu. Yakup’ un ter damlaları birleşip bir Antik Yunan tablosu haline geldiğinde, Salim’ inkiler çoktan bir sokak lambası şeklini almış oluyordu. Konuşmuyorlardı. Ellerindeki kurumuş, içinde ağırlaşmış sarımsak kokusu barındıran tatsız tuzsuz bir ekmeği kemiriyorlardı. Şantiye şefi bugün onların midesi için bunu layık görmüştü. Onların şu anki yaşamlarında mideleri için seçim yapma şansları pek fazla yoktu. Ne bulurlarsa yemeleri gerekiyordu, çünkü yaşamak için bunu yapmak zorundaydılar. Ölmek için fazlaca borçları ve sormaları gereken hesapları vardı.
Karınlarını doyurmak için yedikleri şeyleri bitirdikten sonra dinlenmeleri için bir on beş dakikaları daha bulunuyordu. Bu arada her gün olduğu gibi zamanı şaşmadan uzaktan küçük Mustafa göründü. Elindeki termosu kaldırmakta güçlük çekişi orada bulunan işçilerin gün boyunca güldükleri tek şeydi. Mustafa, çocuk denecek yaşta fakat bakışları koskoca bir ömrü içinde barındıran bir yaratıktı. Görevi öğle yemeğinden sonra işçilere su dağıtmak ve uyarına gelirse onlardan bir sigara aşırmaktı. Babası anasını bir cinnet anında doğramış, sonrası anası mezara babası kodese, Mustafa mahallelinin eline …
“ Evet, ağabeyler buz gibi, içeni güzelleştiren Cleopatra’ nın banyo yaptığı gül kokulu su geldi! İçeni âlim içmeyeni Salim Ağabey gibi yapıyor.”
“ Ulan hergele kim öğretiyor sana bu lafları, hem kimmiş bu Cleopatra mıdır nedir?” dedi Salim.
“ Hayat öğretiyor be Salim Ağabey bir de şu şantiye müdürü var ya Mühendis Attila işte o.” dedi gülerek.“ Cleopatra dediği karı var ya ağabey, mahalledeki Semra Abla gibiymiş. Bizim mühendis de ona vurgun illa bana yap diyip duruyor. Ama ben dedim ki o iş bir kutu cıgaraya bakar. O da söz verdi alacağım almazsam anam ölsün dedi. O zaman iş kolay dedim.”
Konuşurken bir yandan da su doldurup uzattı Yakup’ a. Bu arada oradaki işçiler Mustafa ile eğlenmeye devam ediyorlardı. Mustafa bir anda Yakup’ a dönüp:
15