kopya fanzin kopya fanzin - 4 | Page 6

4
Kardeşimle sokakların köşe başlarında oturup peçete satarım. Ailem sadece kardeşimdir. He bir de ölen babamdan kalma derme çatma evim. Evet, evim benim ailem! Kimse yokken derdimi ona anlatır yine onunla anlaşırım. Duvarlarıma sinen sigara dumanlarımda saklıdır öfkem. Bu ailem olması için en büyük sebep zaten.
Kendimi bildim bileli bekliyorum. Hayatın ne zaman sona ereceğini büyük bir heyecanla bekliyorum. Kardeşimin ne zaman iyileşeceğine dair en ufak bir umut ışığı yokken yine bekleyenlerden oluyorum. Gün yavaş yavaş kendini gösterdiğinde dolapta kalan yiyeceklerden kardeşime kahvaltılık bir şeyler hazırladım. Gecenin aksine oldukça iyi görünüyordu. Bir dilim peynir ve üç parça zeytinle karnını doyurduğu yalanından sonra poşetlerde duran peçeteleri avuçlayıp yola koyulduk. Aslında yapacağımız şey belliydi, dünden hazır boşluğumuza oturup akşama kadar oturmak...
Ne giden sevgili arkasından dert yakmaya mecalimiz vardı, ne de cebimizde kırılan telefonumuza ağlamaya... Sadece oturuyorduk. Yaz kış demeden bacaklarımıza giren kramplara çözüm üreterek oturuyorduk. Saat 8 olmuştu. Köşe başında beliren öğrenciler okula yetişme telaşı içinde koşarken, bize acıyan gözlerle bakmayı ihmal etmemişlerdi. Kardeşimin yüzünde ise sadece umut kırıntıları vardı. Onu böyle görmek içimi tarifsiz acılarla dolduruyordu. Beklemeliyim. Sebebini bilmiyorum ama beklemelisin diyordu içimdeki ses, haykırarak.
Her saatin ayrı bir önemi var bizim için. Saatin 12’ yi gösterdiği zamanlarda sokaklar yemek yemeğe giden işçilerle doluşur. Hızlı adımlarla yürümelerine rağmen önümüze metal para atmayı ihmal etmezler. Aynı şekilde saat 5 civarında birbirlerine çay içmeye giden ev hanımlarının acı dolu gözlerle önümüze fırlattıkları üç beş kuruşta önemli bizim için. Her saati ezbere biliyoruz ve her saatin önemine muhtaç kalıyoruz. Hava karardığında ise önümüzde duran metal paraları avuçlayıp eve doğru yöneliyoruz. Saat geç olmadan buzdolabında kalan ürünlerle akşam yemeği üretmeye çalışıyorum ve her seferinde en büyük lokmayı kardeşime yedirip yatağına yatırıyorum. Onun rahatça verdiği nefeslerin ritmini izleyip yanına doğru kıvrılıyorum ve saatin belirsiz olduğu gecenin kör bir vaktinde yerde serili duran yatağımdan sıçrıyorum.
Kardeşim nöbet geçiriyor...
Düşünmeye vakit bile vermeden ilacına doğru yöneliyorum ve bir tane çıkarıp ter içinde kalmış kardeşime veriyorum. Yavaş yavaş sakinleşiyor, nefes alış verişleri tek bir ritimde karar kılıyor, rahatlıyorum. Ardından kapının arkasında asılı duran ceketime doğru yöneliyorum. Aradığımı bulup balkona emin adımlarla ilerlerken gözüm yine kardeşimin yattığı yorganda oluyor.