kopya fanzin kopya fanzin - 4 | Page 21

Su

We

Su

Deniz Baran

‘‘ will be landing shortly , please fasten your seatbelts .’’ Kurtuluyordu nihayet . ‘’ Su gibi git , su gibi gel sevgili Su .’’ esprisinden dahi bayat hissettirmişti yay gibi zıplayan çocukla , jöle gibi yayılmış uyuyan devin arasında sandviç olmak . Uçaktan iner inmez saat farkı mağduru olup iniş saatini bir saat geç haber verdiğini fark etti . Kendini doğru Duty Free ’ ye attı . Bir parfüm , bir çanta , bir makyaj seti , bir parfüm daha … Eli kolu bir hayli dolacaktı karşılanana kadar . ‘’ Nasıl olsa babam taşır .’’ cümlesi beyninde dolaşmaya başladığı an siren sesleri duyar gibi oldu .

On iki yaş pijamalarının içinde kurumaya bıraktığı kendini yeni bulmuştu daha . Babasının 3 sene boyunca kalmaya zorladığı Katolik yurdundan yeni sıyrılmış , İngiltere ’ de üvey annesine karşı koymayan ürkek külkedisi yaşantısının ölüm çanları yankılarını bile tamamlamamıştı . Eve dönmenin güç kıran sinsi toksikliği üşenmemiş , havaalanına kadar sürünüp solutmuştu kendini . O 18 yıl boyunca dört katlı villalarında bir eli yağda bir eli balda bir hayat sürmemişti . Tufaya getirmek ince iştir . Kim derinliğinin ve karanlığının çıplak gözle görülebildiği bir çukura çivileme atlamaya gönüllü olur ki ? Lüks hayatları tam da distopyalarını ütopya illüzyonuyla sıkıca kaplamak üzere dizayn edilmişti . Bir günde üç ülke gezebilen özgür ruhun uçağının izi silinmeden şoförsüz adım atamayan bir Rapunzel ’ e dönüşmesi düpedüz hapisti , ne lüksü ?
Suratsız kasiyere baktı , kollarındaki materyalizm yığınına baktı , suratsız kasiyere baktı , titreyen kollarına baktı . Bekleyemezdi , daha fazla bekleyemezdi alınmayı . Üçüncü boyutunu korumak uğruna koşar adımlarla uzaklaştı bu dokunsa yıkılacak plastik kuleler topluluğundan . Sıçraya sıçraya koşturuyordu mayışık mayışık gün yüzüne çıkmakta olan bavulların arasından her bir hücresini kaplamış pastel bir bulantıyla . Trajikomik esintisiyle bu tablo , dayısının ona 8 yaşındayken yatak masalı olarak ailesine kavuşma yolcuğundaki Usame Bin Ladin ’ in kanalizasyondan yüzerek kaçışını anlatması gibiydi ; güçlü mesaj , yanlış yer , yanlış zaman . Üç yüz dolarlık Givenchy çantalarının kurbanlık koyun gibi dizildiği mağaza vitrininde sekmekteki yansımasıyla göz göze gelmesiyle kahkahalara boğulması bir oldu .
Taşın da , kağıdın da , makasın da vardı bir azraili . Su ise çabasızca süzülerek kayıplara karıştırabilirdi tüm materyalleri kendi dalgalarıyla haşır neşirken . Katkı maddesiz tek bir nefesi yeterliydi , yetecekti , yetmek zorundaydı okyanus çukurlarını bir bir aşmaya .
19