Uzakların ve Uzamların Argosu
Uzakların ve Uzamların Argosu
Selim Marmara
20
“
Benle benim aramdaki farkı görebiliyor musun?” Bu dünya her şeyi öğrenmekle zamanın tükeneceği bir cehennem. Klasik cümleler, sigara dumanları ve kırmızı bir ışık altında yazmıyorum bunları, o kadar şanslı değil bedenim. Pejmürde bir halim de yok üstelik, okyanusun yanıbaşında bir barın alkol ve ter kokusundan oluşmuş perdesine dayalı sırtım. Ne kadar çirkinlik varsa yanıbaşımda, bunu bilerek, isteyerek ve seçerek yaşıyorum şimdi. Her nefesi diğerine paylaşırcasına, ama ne eksik ne fazla, almam gereken kadar soluktan bahsediyorum, kimsenin hakkını ziyan etmeden. Evet, her iç çekişimin ziyandan ibaret oluşunu size anlatmam için uzun bir ömür ve yeterince beyaz sayfa olabilir elimde. Hikayeler anlatmaya gelmedim size küçük hanım, bu hikayeleri yaşayın istiyorum. Ne kadar acımasız kalırsa gözleriniz o kadar düzelteceğim kendimi ve bu sıradan halimden vazgeçeceğim belki. İşte o zaman evlenebiliriz, elinizi cennetin bir bekçisine kur yaparcasına tutarım o zaman, beyaz bir gelinlik de giyersiniz, adettir, bense kırmızı bir damat olma hayalindeyim, neyse ki renklerin milliyetçisi değilim ancak bunca uçuşan hayat varken önümüzde, kırmızıdan başka ne renk kalır elimizde. Aşk mı dediniz, o bir tercihten öteye geçememişti son toplantımızda. Evet ben o gizli konseylerden birine üyeyim ve hangi duyguların moda olacağını seçiyoruz o mevsim. Her dönemin başı dünyanın dört bir yanından gelen dört bin kişiyiz ve o kadar kalabalık ki sevgilimi bulsanız onu kaybettiğimi unutmuş olurum çoktan. Bu zekice hesaplanmış yüzyıllık konsey, moda duyguları belirler o mevsim dilimi için. Hangi yarım kürenin mevsimi diye sormayın lütfen. Bu ince ayrıntıları sekreteryamız halledecektir nasıl olsa. Bu mevsimi mi sordunuz, elbette unutkanlık! Ama o bir duygu değil diyebilirsiniz, elbette, biz öyle düşünmenizi istedik de ondan!
Neyse hanımefendi diye başımı kaldırdım ki gitmişsiniz, siz kadınlar ne kadar da yalandan uzak ama ona isteklisiniz ve günlük genelleme kontenjanı dolan ben, artık barı terk edebilirim.
Sokakta bir allahın hayvanı kalmamış, bu evsizler ne tat alır kedi köpekten anlamam, hayır gaddar ve hayvan sevmeyen biri değilim, severim onları, hatta bir iki tanesinin başını bile okşamışımdır. Pek sayın devletimiz yasaklamış olsa da ama bu kadarı fazla değil mi sizce de, tüm bu yalnız sokak hali? Yağmurun ağırlığı falan da yok, oldukça açık ve bunaltmayan bir serinlik var havada, her şeyin bu kadar yolunda olmasında bir yolsuzluk var, birileri iş çeviriyor diye hissetmeliyim belki ama hayır, hiçbirimiz bir polisiye romanına sıkışmadık henüz. Ne dersiniz bayan bu gece bir şansımız olabilir mi? Sanmıyorum