den çocuğuna tek başına bakmak zorunda kalan ve ayıplanan komşu teyzem geldi . “ Koşulları değiştirme şansı olunmaması ” dışlanmanın acımasızlığını göze sokmaktan başka bir işe de yaramıyordu zira değiştirme şansı olunsa dahi böyle yaşamayı seçenlerin dışlanmasını asla haklı çıkarmazdı . “ İnsanlar alemi ” nde durum böyleyken her insanın farklı şekilde tanımladığı , bazen tercihen de tanımlamadığı tanrıya kendisiyle aynı özelikleri bahşetmesi bakıldığında gayet normaldi . Kendini geliştirmekten yoksun insanların kazanmak için uğraşmadığı özellikleriyle övünüp geri kalanları dışlaması da .. Sanırım benim kendimce anlamlandırıp öyle olmasını dilediğim tanrı ismimdeki “ ay ” a değil , ailemin ismimi koyarkenki heyecanına odaklanırdı . Ya da beni “ cennet ” le ödüllendirip “ cehennem ” le cezalandırmak istese ismime , cinsiyetime , dinime , ırkıma değil kaç insanın hayatına dokunabildiğimi dikkate alırdı .
12
“ İnsanlar tanrıcılık oynamaya başlamadığı sürece , herkesin tanrısı kendine ” tarzı klişe cümlelerle İstanbul ’ a geldiğimde ilk işim insanları bu düşüncelerimle peşimden sürükleyecek bir örgüt kurmak ve Taksim ’ de eylem yapmak olmadı tabi ki . Zaten artık ismimden dolayı cennete girme şansım da yoktu en azından bu geçici dünyanın tüm zevklerini tatmayı hak ettiğimi düşünerek en yakın markete girip sucuk aldım ve yağı donmadan mideme indirdim ! Benim için büyük , insanlık için küçük bir adımdı ve tüm pişkinliğimle söylüyorum ki asla pişman değilim .