22 önünde. Bunca zamana neler sığmazdı ki?
İkiletmeden gelip oturdu yanına genç kız. Meraklı biriydi. İyiye işaretti bu. Adının Aylin olduğunu öğrendiği genç kıza anlatmaya başladı hikayesini.“ Gel bak, gel. Sana bir hikaye anlatayım.” dedi acı bir şekilde gülümseyerek. Derin bir nefes aldı önce. Anlatmaya başladı.“ Öğretmen emeklisiyim ben kızım.” dedi düz bir ses tonuyla.“ Babamı erken yaşta kaybettim. Daha çocuktum bir annem, bir ablamla kaldığımda. Hasta bir annem vardı, kırılgan ve narin yapılı bir de kız kardeşim. Hem çalışıp hem okuyabileceğim bir yaşa kadar annem baktı bize. Sonrasında o görevi ben üstlendim. Babasını çok özleyen bir çocuktum ben. Hem baba hasreti çekip hem onun yokluğunu telafi etmeye çalışmak çok zordu. Daha kendi içimdeki boşluğa bile merhem olamıyordum hem.” Duraksadı biraz. Gözleri doldu yine. Baba özlemi çekmenin yaşı olmuyordu demek ki. Devam etti kırık bir sesle.“ Dediğim gibi kızım, hem çalıştım hem okulumu bitirdim. Öğretmen oldum.” dedi gülümseyerek. Sesini alçalttı sonra. Bir sır verir gibi eğildi genç kıza doğru.“ Öğretmen olmayı hiç istemiyordum oysa. Pilot olmayı isterdim ben. Şimdi saçma geliyor ama küçük yaşta sevdiği birini kaybedince insan, hep yıldızlara gittiğini düşünüyor onun. Ne fark eder gerçi saçma gelse de? Kocadım artık, hala pilot olmak istiyorum.” Cümleleri arasına ufak boşluklar koyuyordu nefes alabilmek için.“ Ne diyordum? Hah, öğretmen oldum. Öğretmenlik kutsal iş. Böyle dediğime bakma. Ben veremedim hakkını işte. Neyse. Askere gittik geldik, evlendik sonrasında. İyi bir karım vardı. Aşk meşk hak getire ama evlilik hayatı güzeldi. Mutlu olduğum bir yer vardı en azından. Hiç çocuğumuz olmadı benim yüzümden; ama bir sürü evladım vardı senin gibi. Her sene yüzleri ve isimleri değişen bir sürü çocuk büyüttüm ömrüm boyunca.” Sustu birden yine. Birkaç dakika konuşmadı hiç. Yere sabitlediği bakışlarını kaldırdığında gözlerinin ıslandığını gördü genç kız.“ Figen … Can şenliğim, hayat arkadaşım … Birkaç sene önce ellerimle gömdüm onu da. Annemden hemen sonra uçtu gitti. Herkes öldü bir ben ölemedim anlayacağın kızım. Hayat devam ediyor. Unutuyorsun. Unutmuyorsun da alışıyorsun kolun kanadın kırık yaşamaya.” Bir çay istedi vapurun ortasında dolanan genç çocuktan.
Çay tabağının kenarındaki iki şekeri attı çayın içine. Yavaş yavaş karıştırdı çayını. Bir yudum aldıktan sonra sürdürdü konuşmasını.“ Babam öldü, annem öldü, karım öldü. Çoluğum çocuğum yok. Bir ablam vardı o da evlendi, memleketin bir ucunda. Yalnızım anlayacağın. Kitap okurum, sigara içerim bol bol. Edebiyat öğretmeniyim ben bu arada. Edebiyatçının sigara içeni makbuldür. Hiç tüttürmeyen edebiyatçı olur muymuş?” Bir yudum daha aldı çayından.“ Çay içerim bir de çokça. Yal-