Gündüz Düşleri
Gündüz Düşleri
Cem Akça
10
Düşünüyorum ve gülüyorum kendi kendime. Dışarıda yağmur yağıyor, masada kahvem. Pencere pervazında kötülük çiçekleri ve ben, içinde bir ben daha barındıran ben. Yağmur damlaları hınçla cama vururken uzaklara dalıp gittiğimin bilincine varıyorum. Ne düşündüğümü unutuyorum, kitabı almak için uzanıyorum fakat birden, ellerimi çekmecede unuttuğum, bir yağmur damlası hıncıyla hatırlatıyor kendini ve kalkmaya üşendiğim için tekrar sallanan sandalyeme kuruluyorum. Bir süre daha pencereden dışarıya dalıyorum; derken pencereye sekip ses çıkartan ve yağmur damlası olmadığından şüphe duymadığım bir şey beni hayata tekrar döndürüyor. Gidip çekmeceden ellerimi aldıktan sonra hafiften çeviriyorum pencere kolunu, kitabı pervazda unuttuğumdan yere düşüyor, eğilip alıyorum ve üç kere öpüp alnıma koyuyorum derken; kalkarken pencerenin sivri köşesi intikamını alıyor kafamdan. Az önce taktığım ellerimle kanama olup olmadığına bakıyorum. Önemli bir şey olmadığına kanaat getiriyorum ve dışarıdan gelen sese odaklanıyorum:
‘’ Hadi büyükbaba, hepimiz seni bekliyoruz, bak, bulutun çişi bitmek üzere, çabuk ol.’’
Ardından henüz ergenliğe yeni girdiği belli olan bir erkek çocuğunun sesiyle dışarı bakmam bir oluyor:‘’ Ellerini takmayı unutma moruk.’’ Benim duymadığımı düşünerekten kendi aralarında gülüşüyorlar ve ben de oyuna katılıyor, kafamı çocukların göremeyeceği şekilde içeri çektikten sonra zaten kalın olan sesimi daha da kalınlaştırıp henüz savaştan yeni ayrılmış bir çavuş edasıyla:‘’ Beni beklemeyin yapmam gereken birkaç şey daha var.’’ deyip olanca yağmurun pervazı ıslatmasına yol açan pencereyi kapatıyorum.
Sesimle oynamak konusunda usta olduğum kadar yalan söylemek konusunda çaylak olmam beni üzüyor desem yalan olmaz. Kim usta bir yalancı olmak istemez? Ne zaman yalan söylesem, söylediğim gibi ağzımı çıkarıp henüz suyunu sabah yenilediğim kabına özenle yerleştiriyorum. İnsan konuşamayınca haliyle yalan da söyleyemiyor. Fakat söylenen bütün yalanları olanca çıplaklığıyla duyuyorum ve bütün bunları düşünmek insanı yoruyor ve ben yorulmayı hiç sevmem.