46
ulaşmayı arzulayan işçidir. Matrix filmleri bağlamında da durum rahatlıkla gözlenebilir. Söz gelimi, metropol içinde yabancılaşmış birey olarak tanıtılan Thomas Anderson / Neo( Keanu Reeves) içinde sıkıştığı hayattan kurtulup“ Seçilmiş Kişi” olarak beklendiği yeni bir dünyaya geçmiştir. Bu durumun Şantiye’ deki hayatından sıkılan ve giderek kendine / doğaya yabancılaşan işçi için katharsis yaratmadığını kim iddia edebilir?
Kısaca insanlar öncelikle Sanal İdeoloji Şantiyesi içindeki Simülatif Tatminler Menüsü’ nden kendine uygun“ hazzı” seçer. Kişi bu aşamada ikonların yer aldığı bir süpermarkette reyonlar arasında dolaşıyor gibidir. Müşterinin meşrebine göre bir ikon mutlaka vardır ve onu satın alma konusunda hayatta hiç olmadığı kadar özgürdür. Esasında raflarda arz-ı endam eden ikon silsilesi, Cesur Yeni Dünya’ daki Soma hapları gibi devlet kontrolündeki afyon kabilinden değerlendirilmelidir. Ayrıca kesinlikle emin olunmalıdır ki kültür endüstrisi, bu kalpsiz dünyada herkese yetecek kadar kalp üretme kapasitesine sahip olmakla birlikte Hollywood stüdyoları da baskı altındaki yaratığın iç çekişini dindireceğine içtenlikle söz vermektedir.( Fakat bu büyük ihtimalle yaratığınızla bir AVM’ yi ne kadar verimlilikle kaç kere tavaf ettiğiniz ve bankanıza verdiğiniz harcama sözünü tutup tutmadığınıza bağlı olarak değişecektir.)
Matrix Evreni’ ni Tarihsel Materyalist Bir Gözle Okumak
Alegorik bir dörtlemeden oluşan Matrix evreni, makinelerin insan biyoenerjisini sömürdüğü ve bunun doğumdan itibaren zihinlerin bağlandığı simülatif program sayesinde hiç anlaşılmadığı bir dünya tasavvuru sunar. İnsan soyu, makineyle giriştiği savaşta yenilmiş, yapılan anlaşmaya göre 25000 BTU enerji üretebilen bedenler, robotların enerji ihtiyacına koşulmuştur. Buna mukabil makineler de kaybedilen dünyanın benzeri bir yazılım içinde insanların“ eskisi” gibi yaşayacağını garanti etmişlerdir.
Matrix programı içerisindeki metropol, olanca şatafatıyla arz-ı endam ederken, simülasyona uyum sağlamayan azınlığın ondan kaçmayı becerebilirse gideceği kent, Zion, ise kaynakların kıt olduğu esas“ gerçeklik” olarak tasvir edilmiştir. Zion şehri, dini referansından azade, Makine hegemonyasına karşı“ tarlalardan” kurtarılmış ve orada özgür doğan kişilerin yaşadığı komündür.
Maurice Cornforth’ a göre toplumsal dönüşümler; gelişen üretim güçlerinin-ki bu Matrix evreninde“ Makine” ye denk gelmektedir- üretim ilişkileriyle çelişkiye girerek-robotların köleleştirildiği insan sistemi- bir devrime yol açması neticesinde oluşur. Öyle ki bahsi geçen devrim, tüm