-Hocam ne kadar poğaçalar?-1 lira-Nedir bu zeytinli mi?-Evet, burada mı yiyeceksin?-( daha karar veremedim bi’ dakika) Şu ne? Dereotlu var mı ya da?-Var, paket mi olacak?-( ulan ısrarla satacaksın ben de alacağım da, bi’ durun ya, bi’ susun)
-5-
…
14
Herkes böyle, herkes hızlı, arzuların sonuna ışınlanmayı, onu tüketip ve tekrar ona aç kalmayı arzuluyorlar. Döngüyü gördüysek sorun yok. Buradayım çünkü. Burasındayım bu çılgın açlığımızın önündeki olay yeri inceleme şeridinin önünde. Bi’ durmak lazım. Yoksa yaşamın anlamını kaçırıyorum. Ben bu hızı çok yanlış kullanıyorum. Mum gibi olmak lazım, sabırla yanacağım. Ya da bir çam, çam gibi aheste büyüyeceğim. Neyi hızlı yaparsam, biliyorum ki önümdekilerden azaltacağım. Önümdekileri çoğaltmak elimde mi? Evet çoğu kez bu kısmı da yanlış algılayıp, yapay yapay planlar, arkadaşlıklar, sevgililikler yaratıyoruz evimizin önünde. Vazgeçemiyorum anlatırken sizi de cümleme almaktan, ancak bize bu şekilleri biz öğrettik. Onlar diye bir şey kalmadı. Herkes birazcık daha fazla tanıştı. Aynı suçlardan, aynı hazlardan, aynı sulardan, aynı boklardan, aynı zehirden, aynı mutluluktan nem kaptık. Herkes herkes hakkında muhakkak ön bilgiler söyleyebilecek çağdaydık daima. Burada hiç teknoloji yoktur. İnsanın daima teknolojik olduğu da buradaki gerçektir. Ve aslında burada bile karşımıza çıkıyor ki 1900’ lü yıllarda 1900 ile 1990 arasındaki gelişim hızı ile 2005 ile 2015 arasındaki kadar değildir. Şimdi daha bir başkayız. Şimdi daha bir açız. Şimdi daha bir azgınız. Şimdi hiperaktif çocuklar olarak bizler, büyüdük ve bütün bu aktifliğimiz iş hayatımızda, özel hayatlarımızda, sokaklarda, okullarda, kitaplarda, gazetelerde boy boy karşımıza çıkıyor. Öldürmekte, doğurmakta aynı hızdayız ne yazık ki …
Bir tutam işten sonra konuştuğum birkaç adamın birinden bir haber aldım.