EES.7
sinin yaptığı bir değerlendirmeyi paylaşmak gerekir. Notos’un iki defa yaptığı bu değerlendirmede, çok kıymetli
yazarlarımızın ve hocalarımızın okuma
listesi önerilerinde 100 Temel Eser’in
dışına pek çıkmadıkları görülmüştür.
Buradan hareketle bazı tespitlerde bulunmak gerekir.
Klasiklerse, birbirimize sorduğumuzda
“okuyorum” demediğimiz, “yeniden okuyacağım” dediğimiz yapıtlardır. Klasiklerin bu listelerde mutlaka olması gerekiyor. Bugün, biz de bir liste yapsak,
klasik eserlerin bu listede yer bulacağını biliyoruz.
Öte yandan, kendi eğitim ve öğretim
deneyimimden öğrendiğim bir şey var:
Siz ne kadar iyi okursanız, liste de o
kadar uzuyor ve farklılık kazanıyor. Bu
listelere en iyi seçenek, öğretmenin iyi
okumalar yapmasıdır.
Müfredat hepimizin sırtında ciddi bir yüktür. Tevhid-i tedrisat anlamında önemlidir. Ama bugünün dünyasında da çocuğa güvenmeyen bir yaklaşımla, “Her
şeyi biz verelim” mantığıyla girilen dipsiz bir kuyudur artık.
Eğitimcinin kaynak
kullanımı
M. Soysal: Eğitimcinin edebiyat için
birtakım kaynaklar kullanması gerekiyor. Ciddi ve güvenilir kaynaklar olmalı
bunlar. Kitapçılar, süreli yayınlar, yayınevleri, bloglar ve bu alanla ilgili çalışma yapan pek çok mecra bulunuyor.
Bu kadar seçeneğe rağmen, kilit nokta
yine öğretmen ve kütüphanecinin okumasıdır. Bu mecralar bize, “Şu kitabı
oku, bunu okut,” önerilerinde bulunsa
da, kaynakları verimli kılacak, yine okumak olacaktır. Öğretmenin de iyi okuma yapması gerekiyor.
M. Aksoy: Bugün, internet ortamında
kitap eklerinin sayfalarını, birçok blog
sayfasını ve benzeri siteleri görebiliriz.
Sözcük sayısı kısıtlamasına takılmayan
ve özgürce yazıp çizilen bu mecralar
yükselen bir değerdir. Ama, geleneksel yönteme baktığımızda, yine gidip kitaba sarılıyoruz. Kitap, en iyi kaynaktır.
M. Soysal: Okuma meselesini, bildiğimizi öğrenciye önermek biçiminde algılıyoruz. Okumayan bir toplum olduğumuzu da öngörürsek ve aslında has
edebiyat okuru olan nüfusun yüzde ikinin bile altında olduğunu düşünürsek,
öğretmen nüfusumuzun da ne yazık ki,
bu büyük grubun içinde olduğunu görebiliriz. “Öğrenciye çeşitli türlerde kitaplar önermek konusunda ne durumdayız,” diye sormak gerekir. Yelpazeyi
kendimiz ne kadar kullanabiliyoruz ?
Örneğin, öğrencilerine çizgi roman türünü önerenler var mı Çizgi romanı
?
yazınsal bir tür olarak sayabiliyor muyuz ? Bir çizgi romanı derse taşıyıp,
üzerinde konuşabilen var mı Türler
?
konusunda, bu gibi soruları kendimize sormalı ve uygulamalarımızı kendi
içimizde sorgulamalıyız.
Bu noktada, klasiklerin 100 Temel Eser
listesiyle bağlantılı olduğunu da belirtmek gerekir. 100 Temel Eser listesinin,
kullanmaya cesaret edemediği klasikler de var. Liste dediğimiz şey, birilerinin seçimidir. Seçimler çok çeşitli
ölçütlerle yapılır. Ama klasikler dediğimiz grubun oluşum öyküsü farklıdır.
Klasikler dediğimiz zaman, evrensel
bir beğeniden ve kabulden söz ediyoruz. Klasikleri kendimiz okuyor muyuz ?
Çağdaş edebiyatı bu okumalarda nereye yerleştiriyoruz ? Bu sorgulamaları
yapmamız gerekir.
M. Aksoy: Arjantinli öykü ve deneme
yazarı Jorge Luis Borges, “Cennet ga-
yaz 2014
29