Edebiyat, eğitimsel bağlamda insanlar
arasında etkileşimi de sağlıyor. Öyle
olmakla birlikte, edebiyatın temel işlevi,
kişinin algılama yeteneğini geliştirerek,
onda belli bir beğeni düzeyi yaratmaktır. Hemingway’in, Donne’dan etkilenerek Çanlar Kimin İçin Çalıyor adını verdiği romanının ana konusu İspanya İç
Savaşı’dır. Ne var ki, o roman, okunup
bitirildikten sonra, belleğe savaş bilgileri yerleştirmez; ama yaşadıkça Pilar
Ana’nın çektiği çileleri, aynanın karşısında saçları dipten kesilen genç Maria’nın çektiği acıları yüreğinizde duyarsınız. Tolstoy’un Savaş ve Barış Victor
’ı,
Hugo’nun Sefiller ’i de vicdanı sarsan izleriyle yerleşecektir, algılamalarınızın iç
evreninde...
Görüldüğü gibi Donne’ın, şiirindeki çan
kavramı, okuyanda bir bilinçlenme algısı yaratıyor. Şiir bu yönüyle, insanlığın yaşadığı bütünleştirici öğelere
çağrı algılaması uyandırıyor. İnsandaki
bütünlük duygusu, bu aşamada kimsenin bir ada olmadığı, kıtanın bir parçası
olduğu yaklaşımıyla somutlaşıyor. Şair
bunu, kişinin, “gövdenin bir bölümü” olduğuna değinerek belirgin kılıyor. “Bir
toprak parçası deniz tarafından alıp götürülse, Avrupa azalır,” dizesiyle, dar
çevreyi alabildiğine genişleterek konuyu evrenselleştiriyor. Bu genişleme sonunda, “Bir insanın ölümü de beni azaltır, / Çünkü ben insanlığın kendisinde
içeriğim,” dizeleriyle, insanı kendi benliğiyle baş başa bırakıyor. Birey bu aşamada, artık çanların kimin için çaldığını
sormayacaktır. Çünkü çan onun içinde,
benliğinin bir parçasıdır. Bütünün parçası olmak, kişiye çanın sesini duyma
sorumluluğunu da anımsatmış oluyor.
Edebiyatın, okunanı iyi kavramada, güzelliklerin ayrımına varmada da etkili
olduğunu yinelemeye gerek yok. Elbette iyi bir edebiyat eğitimi, kişiye okuma
alışkanlığı kazandıracaktır. Toplumun
giderek duyarlık körleşmesine uğradığı,
algılama duyarsızlığı yaşadığı bir dönemde, Günışığı Kitaplığı’nın gelenekselleştirdiği seminerlerini “eğitimde
edebiyat”a ayırmasının artalanında,
önemli bir boşluğu duyumsatma düşüncesi yattığı kanısındayım. Bunda, ortalığı roman adı altında sıradan anlatıların,
özellikle çocuk edebiyatında içerikçe
olduğu kadar dilsel yönden de yazınsal düzeyi düşük kitapların doldurmasının etkisi de sezilmiyor değil. Ayrıca,
Günışığı Kitaplığı seminerleri, eğitim kurumlarının savsakladığı bir alanı açma
anlamı da taşıyor. Daha çok da, etkinlikler konusunda yetkililerin tutumlarına
karşı uygarca bir tepki olarak da algılanabilir. :
rı
EES Notla
Behiç Ak
up zevk
Çocuk metni okuy
isi
almalı; soruları kend
şka
sormalı, oradan ba
i ve
sorular çıkarabilmel
plarını da
o soruların ceva
kendisi vermeli.
Feyza
Hepçilingirler
Edebiyat eğitim aracı
değildir, ama edebiyat
insanı birey olarak eğitir.
Prof. Dr.
Sedat Sever
r
Parmak sallayan bi
ünen
eğitim anlayışı, “düş
çocuk” önündeki en
büyük engeldir.
yaz 2014
19