Çan sesini duyma
sorumluluğu
Adnan Binyazar
Edebiyatımızın usta kalemi Adnan Binyazar,
eğitimde edebiyatın var oluşunu ve insanla
edebiyatın buluştuğu noktayı sorguluyor.
Binyazar, Eğitimde Edebiyat Seminerleri’nin
eğitimci ve okur için önemine değiniyor.
Duygu-düşünce etkileşiminin besleyicisi sanattır, edebiyattır. Eğitim, yazınsal anlamda, belli bir beğeni düzeyi
yaratarak, insanı insanla kaynaştırmanın da aracı sayılabilir. Eğitim kurumlarının, yetkin kişilerin öncülüğünde bilimsel, sanatsal alanlarda araştırmaya
dayalı bilgiler vererek seminerler düzenlemesi temel görevlerinden biridir.
Sorunsal konuların seminerlerde tartışmaya açılması, gerçeğe varmada
en etkili yöntemlerden biridir. Günışığı
Kitaplığı’nın, eğitimsel birikimleri etkili
kılmak amacıyla düzenlediği Eğitimde
Edebiyat Seminerleri’nde, ana konu
olarak “eğitimde edebiyat”ı tartışmaya
açmasını; son yıllarda her uygulamayla eğitimin biraz daha örselendiği bir
ortamda, özellikle zamanlama açısından anlamlı buluyorum.
Başından beri katıldığım bu seminerlerden birinde “edebiyatın öğretici yanı” üzerinde durulurken; edebiyatla
öğretme amacı güdülmediğini; buna
karşın edebiyatın öğrettiğini, diğer alanların öğretemediğini savunduğumu
anımsıyorum. Bu vesileyle, “eğitimde
18
edebiyat” gündeme gelmişken, bir ölçüde de olsa bu görüşümü açmak istiyorum.
Ernest Hemingway’in Çanlar Kimin İçin
Çalıyor adlı romanını okumak için elinize aldığınızda, John Donne’ın Çanlar
Kimin İçin Çalıyor başlıklı şiiriyle karşılaşırsınız:
Hiç kimse bir ada değildir,
ne de bütünüyle kendisi.
Her insan kıtanın bir parçasıdır.
Gövdenin bir bölümü; bir toprak
parçası deniz tarafından alıp
götürülse, Avrupa azalır.
Tıpkı haritadaki burun gibi, tıpkı
senin veya bir arkadaşının
sahip olduğu mülk gibi, bir
insanın ölümü de beni azaltır.
Çünkü ben insanlığın kendisinde
içeriğim.
Öyleyse asla haber gönderip
sordurma çanlar kimin
için çalıyor diye,
Çanlar senin için çalıyor.