Keci Edebiyat 2014 Jun. 2014 | Page 19

EES.7 Bulaşığı kim yıkacayacak  ? Fransa’da çok yakın bir zamanda bir yasa çıktı; herkes için eşit evlilik. Bugün Fransa’da iki adam ya da iki kadın yasalar önünde evlenebilirler. Fransa’ nın bir kasabasında, on yaşındaki bir çocukla Oğlanlar ve Kızlar konuşmasını yaptığımızda, çocuk yasaya ya da başka hiçbir ayrıntıya takılmadı; ama, sorduğu tek soru, “E bir dakika, evde iki baba varsa bulaşığı kim yıkayacak  ?” oldu. Yıl 2014 ve Fransa’dayız. Çocuk için buradaki sorun, iki erkeğin evli olması değil, bulaşığın kimin tarafından yıkanacağıdır. Yasalar neyi söyler   ? İnsanın özünde olan şey, iyi ve doğru üzerine düşünebilmektir. Eğer çocukları iyi ve kötü kavramlarının dışarıdan dikte edilmesine alıştırırsak, onları oldukça tehlikeli bir duruma sürükleriz. Öncelikle, düşünmelerini engelleriz. “Git, yan komşuyu öldür. Çünkü o kızıl saçlı,” cümlesini doğru olarak sunduğunuzda, çocuk da gider öldürür. Çünkü ona iyinin, kötünün ne olduğu dikte edilmiştir. Küçük yaştan itibaren sorgulama başlamazsa, onunla birlikte düşünceye eşlik etmezsek, iyilikle kötülükte olduğu gibi, tamamen dışarıdan manipülasyona açık bireyleri kendi ellerimizle yaratırız. Bu bir siyasi lider, bir patron ya da dini lider olabilir. “Sen ne düşünüyorsun, neden böyle düşünüyorsun  ?” demeden, “Bu iyi, bu kötü,” diye dikte ettiğimizde, onları yavaş yavaş insan olmaktan çıkarıp nesneleştiririz. Çocuklar özellikle yasalar hakkında çok kafa karışıklığı yaşıyorlar. Çocuklar sanıyorlar ki, neyin iyi, neyin kötü olduğunu yasalar söyler. Oysa, yasanın söylediği tek şey, neye izin verildi- ği ve neyin yasak olduğudur. Bu ayrımı çocukların yapabiliyor olması özellikle ahlaki konularda çok önemlidir. Kürtajın yasaklandığı ülkelere baktığımızda, “Kürtaj kötü bir şey,” dememek gerekir. Yalnızca, “Yasa bunu yasaklıyor,” demek yeterli olacaktır. Ahlaki sorgulamaları çocuğa çok küçük yaştan, tohum eker gibi vermek iyi olacaktır. Aydınlanmış bir seçim Kitap harika bir aracıdır. Birlikte her konuyu konuşabilmek için birleştiricidir. Çünkü kitap, kişinin kendiyle konu arasına bir mesafe koymasını sağlar. Biraz olsun, şefkat duygusundaki o baskın duygulardan arınıp konuya odaklanmasına yardımcı olur. Çocuklar, karmaşayla ve kafa karışıklığıyla rahatlıyorlar. Çok iyi düzenlenmiş, sıralı bir dünyadan korkuyorlar... Ona anlamını söylemek gerekiyor. Okulu yarın, 10 yaşında bırakamazsın; çünkü şu anda aydınlanmış bir seçim yapamazsın. Sonuçlarını ölçebilerek seçim yapmaktır aydınlanma. Hem de 10 yaşında... Bazı çocuklar konuşarak değil, sadece dinleyerek katılırlar. Onları rahat bırakmak doğrudur. İlle de ifadeye zorlamamak gerekir. Özellikle de, onun sessiz kalışı bir dinleyişse... “Sen ne düşünüyorsun  ? Hiç konuşmadın,” demek, tam bir müdahaledir. Bu, onları ve onlar gibi diğer konuşacak olanları da engeller. Felsefe, şaşırma, merak etme, hayranlık duyma, uyumadığını hissetme halidir. Ama, şunu unutmayalım ki, bu hayran kalış hali kırılgandır. Aslında biliyoruz ki, tüm çocuklar filozoftur. Ama çok azı öyle kalır. Bizim sorumluluğumuz, bu hayran kalış halini kalıcı ve sürdürülebilir kılmaktır. : yaz 2014 17