EES.7
Bulaşığı kim yıkacayacak
?
Fransa’da çok yakın bir zamanda bir
yasa çıktı; herkes için eşit evlilik. Bugün Fransa’da iki adam ya da iki kadın
yasalar önünde evlenebilirler. Fransa’
nın bir kasabasında, on yaşındaki bir
çocukla Oğlanlar ve Kızlar konuşmasını
yaptığımızda, çocuk yasaya ya da başka hiçbir ayrıntıya takılmadı; ama, sorduğu tek soru, “E bir dakika, evde iki
baba varsa bulaşığı kim yıkayacak ?”
oldu. Yıl 2014 ve Fransa’dayız. Çocuk
için buradaki sorun, iki erkeğin evli olması değil, bulaşığın kimin tarafından
yıkanacağıdır.
Yasalar neyi söyler
?
İnsanın özünde olan şey, iyi ve doğru
üzerine düşünebilmektir. Eğer çocukları
iyi ve kötü kavramlarının dışarıdan dikte edilmesine alıştırırsak, onları oldukça tehlikeli bir duruma sürükleriz. Öncelikle, düşünmelerini engelleriz. “Git,
yan komşuyu öldür. Çünkü o kızıl saçlı,”
cümlesini doğru olarak sunduğunuzda,
çocuk da gider öldürür. Çünkü ona iyinin, kötünün ne olduğu dikte edilmiştir.
Küçük yaştan itibaren sorgulama başlamazsa, onunla birlikte düşünceye eşlik etmezsek, iyilikle kötülükte olduğu gibi, tamamen dışarıdan manipülasyona
açık bireyleri kendi ellerimizle yaratırız.
Bu bir siyasi lider, bir patron ya da dini
lider olabilir. “Sen ne düşünüyorsun, neden böyle düşünüyorsun ?” demeden,
“Bu iyi, bu kötü,” diye dikte ettiğimizde,
onları yavaş yavaş insan olmaktan çıkarıp nesneleştiririz.
Çocuklar özellikle yasalar hakkında
çok kafa karışıklığı yaşıyorlar. Çocuklar sanıyorlar ki, neyin iyi, neyin kötü
olduğunu yasalar söyler. Oysa, yasanın söylediği tek şey, neye izin verildi-
ği ve neyin yasak olduğudur. Bu ayrımı
çocukların yapabiliyor olması özellikle
ahlaki konularda çok önemlidir. Kürtajın yasaklandığı ülkelere baktığımızda,
“Kürtaj kötü bir şey,” dememek gerekir. Yalnızca, “Yasa bunu yasaklıyor,”
demek yeterli olacaktır. Ahlaki sorgulamaları çocuğa çok küçük yaştan, tohum eker gibi vermek iyi olacaktır.
Aydınlanmış bir seçim
Kitap harika bir aracıdır. Birlikte her
konuyu konuşabilmek için birleştiricidir. Çünkü kitap, kişinin kendiyle konu arasına bir mesafe koymasını sağlar. Biraz olsun, şefkat duygusundaki
o baskın duygulardan arınıp konuya
odaklanmasına yardımcı olur.
Çocuklar, karmaşayla ve kafa karışıklığıyla rahatlıyorlar. Çok iyi düzenlenmiş,
sıralı bir dünyadan korkuyorlar... Ona
anlamını söylemek gerekiyor. Okulu
yarın, 10 yaşında bırakamazsın; çünkü şu anda aydınlanmış bir seçim yapamazsın. Sonuçlarını ölçebilerek seçim yapmaktır aydınlanma. Hem de
10 yaşında...
Bazı çocuklar konuşarak değil, sadece
dinleyerek katılırlar. Onları rahat bırakmak doğrudur. İlle de ifadeye zorlamamak gerekir. Özellikle de, onun sessiz
kalışı bir dinleyişse... “Sen ne düşünüyorsun ? Hiç konuşmadın,” demek, tam
bir müdahaledir. Bu, onları ve onlar gibi
diğer konuşacak olanları da engeller.
Felsefe, şaşırma, merak etme, hayranlık
duyma, uyumadığını hissetme halidir.
Ama, şunu unutmayalım ki, bu hayran
kalış hali kırılgandır. Aslında biliyoruz
ki, tüm çocuklar filozoftur. Ama çok azı
öyle kalır. Bizim sorumluluğumuz, bu
hayran kalış halini kalıcı ve sürdürülebilir kılmaktır. :
yaz 2014
17