“Hatalısın!” diye mırıldanıyordu. “Hatalısın ve hatanın far- kileri masaya yatırmadan kazanmanın, kazandığını hisset-
kındasın. Ama kendinle barışık değilsin ki bunu kabul edesin, menin yollarını arıyorsun. Sonra, işte bu noktaya geliyoruz.
asla olmadın. Zaten hatalı olduğunu bildiğin kadar kendinden Eteğimizdeki taşları dökmeye imkan bulamadan kıçı kırık
nefret ettiğini de biliyorsun. Bu da eksiklerini gidermek için bir ‘affedersin’ ile idare etmeye çalışıyorsun beni. Fikirlerini
kılını kıpırdatmayan burnu havada biri yapıyor seni.” çürütmeyeyim diye tevazu gösterip sadaka veriyorsun. Sen
merhamet göstermiyorsun, sen açıkça rüşvet teklif ediyor-
“Keser misin şunu!” diye bağırmıştım. Sonra bir süre gene
sun bana!”
somurtmuştuk. Hatanın onda olduğunu düşünüyordum
açıkçası. Ama gerçeği bilseniz de söylememeniz gereken za- İş çığırından çıkmıştı. Sesini işitebiliyordum. Sara hastaları
manlar vardır. Önce buruştur, sonra köşeye fırlat, ardından gibi titriyor, yer değiştiren harflerden farklı kinayeler türe-
sözlerine sertçe karşılık ver ve neticede onu haksız çıkar. Bu terek bana saldırıyordu. Basit ama etkili söz söylemekte her
kadarını yapamazdım doğrusu. Suskunluk sürüyordu. Res- zaman başarılıydı zaten. Bağırıp çağırmak istedim. Fakat
men şöyle: … yapamazdım. Sıradan bir günün sıradan bir vaktinde olsak;
karmaşık durumlara nasıl tepki veriyorsam öyle tepki verir,
Dayanamayıp “Affedersin!” demiştim bakmadan. Cevap ver- arkama bile bakmazdım. Ama o esnada, işittiğim hakaretle-
medi ama haklı çıkmanın vicdani sorumluluğuyla kıpırdan- rin peşi sıra yapamazdım işte. Bağırmak, haksızlığa kılıf uy-
maya başladı. Demek ki ya şaşırmış ya memnun olmuştu. Hoş, durmak için takınılan zorbaca bir tutumdur. Gocunduğumu
ikisi de aynı kapıya çıkıyordu. Onu şaşırttığım için memnun sanırdı. Ben de farklı bir yöntem izleyip düşüncelerimi dile
olmuş ya da memnun ettiğim için şaşırmış olabilirdi. Eninde dökmeyi denedim.
sonunda ikisi de benimle ilgiliydi ve ben bu durumdan tarif-
siz bir zevk duyuyordum . Yalnız, bir ara dönüp şöyle söyledi:
“Sürekli aynı şeyleri söyleyip duruyorsun. Madem bu kadar
rezil ve bencil biriyim, neden hala buradasın? Neden benimle
“Bu hiçbir şey ifade etmiyor!”
kalmak yerine mutlu olacağın bir yere gitmiyorsun. Seni zor-
la tutmuyorum. Sana bir şey kattığım da söylenemez. Aslına
“Nasıl yani?” diye çıkıştım.
bakarsan sen olmasan ben bir hiçim. Görüyorsun, söyledik-
lerinin aksine haklılığını onaylıyorum. Hem sözlerimin ara-
“Sen değişmiyorsun. Durağanlığını garantiye almak ve raha- sında istediğin itiraflar da var. Evet ben kendini beğenmişin
tının bozulmasını önlemek için ukalalığından bile taviz ver- tekiyim. Küstahlıktan olsa gerek, senden özür dilemek benim
meye hazırsın. Sözde ‘affedersin’ diyerek benden özür dili- için çocuk oyuncağı. Hatta bu huyundan hiç hoşlanmadığımı
yor, gönlümü alıyorsun. Halbuki şefkatinde bile olağanüstü söylesem yeridir. Yaşadığımız onca şeyden sonra ufacık bir
bir kibir var. İçinden geçenlerden adım gibi eminim. Hatalı özürle ikna oluyor, ihtiyacım olduğunda yardım etmeyi ka-
olduğumu düşünmene rağmen alttan alarak üstünlük sanrını bulleniyorsun. Sadece bir özür! Neden biliyor musun? Çün-
pekiştiriyorsun. Çünkü içten içe aynı tükenmez inanca sa- kü bunu istiyorsun. İkna olmaya hazırsın sen! Sadece bunu
hipsin. Benim doğru-yanlış ayrımı yapamayacak kadar bu- inandırıcı kılmak için işimi zorlaştırmayı seçiyorsun. Bu sa-
dala olduğumu sanıyorsun değil mi? Seni bu yüzden suçla- yede beni yola getirdiğini falan sanıyorsun herhalde. Şu ma-
dığıma, hatalı olduğun kanaatine de bu budalalık sayesinde sanın başında oturuyor, herkesin işe gittiği vakitlerde sana ve
vardığıma inanıyorsun. İnanıyorsun çünkü bu düşüncenin kendime zaman ayırıp bir şeyler üretmeye çalışıyorsam söz
de sana sahip olduğundan haberin yok. İnanıyorsun çünkü dinlemeyip ders almazlığım sayesindedir. Dolayısıyla sakın,
korkaksın. Hatalı olduğuna dair kanıtlarla karşına çıkıp seni sakın ola ki herkes gibi olmam, onlara benzemem, onlara
tepe taklak etmemden korkuyorsun. Başta söylediğim gibi ayak uydurmam konusunda diretme. Çünkü bunu yapmaya-
eksiklerini öyle iyi tahmin ediyor, onların başkası tarafından cağım. Bunun için senden, hiç istemesem bile, vazgeçerim.”
görülüp ifşa edilmesinden öyle ödün kopuyor ki aramızda- Konuşmam bittiğinde yüzümü ister istemez ona çevirdim. Az
/zine
kaybolandefterler
33