VICTO NGAI
Sessizliğe
Övgü
_
TUNÇ KURT
Şakıyan Köyü’nde olağan bir sabah. Doğa insanlardan önce
uyanmış. Ağaçların koynunda yuvalanan hayvanlar kendile-
rini ormanın derinliklerine bırakmışlar bile. Lakin doğa yal-
nızca insanlara değil, aynı zamanda hayvanlara karşı da acı-
masız. Meyvelerini öyle az vermişler ki bu sene, hayvancıkları
ne doyurur ne de öldürür acından. Derler ki bu Allah’ın tak-
diridir. Bir ceza, bir lanettir köyün üstüne. Tevekkeli değil, bir
hanede yaşanan acı gizlidir gizli olmasına da ceremesi tüm
köyedir. Kırmızıların hanesindeki elim olayın neticesinde
toprağın bereketini kaybettiği de söylenir.
Hanenin adamı Ensar’ın kuşkulu ölümü, köylüye pek inan-
dırıcı gelmemiş de olsa kabullenilmişti lakin insanın içine
şüphe kıvılcımı düşmeyegörsün, kuru saman gibi anında
alevlenir, yerini yepyeni hikâyelere bırakır. Av sevdasına ta-
ban teptiği ormanda bir yılanın ısırması yüzünden ağılanıp
kendi köpüğünde boğulduğu hikâyesi çoğu köylüyü ikna etse
de bazı şüphecilere yeni hikâyeler anlatma fırsatı da doğmuş.
İntihar ettiğini söyleyenleri mi ararsınız, hanımının zehirle-
diğini mi?
Tam da bu ikircikli olay kanıksanmış ve olağanlaşmışken
akabinde hanımı Teslime’nin tütün ilacıyla kendini zehirle-
mesi ile hikâyelerin bini bir para oldu. Hikâyeler anlatıladur-
sun, olan evin tek çocuğu Mürüvvet’e oldu. Zaten yarım akıllı
ve sessiz genç kız, sus pus olmuş, sesini tümden kaybetmişti.
Bu da yetmiyormuş gibi bir de olan seslere tahammül ede-
mez olmuştu. Ola ki evlerinin önünde birkaç çocuk koşup
oynasın, bir komşu yüksek sesle konuşsun kapıya çıkıp eline
ne geçtiyse fırlatır, Allah yarattı demezdi. Bırakın konu kom-
şuyu, çoluk çocuğu, hayvanların şakımasına, havkırmasına,
gaklayıp guklamasına, anırtısına, ulumasına da tahammül
edemez Mürüvvet. Yaz kış fark etmez, kapı pencere kapatır, o
da yetmez al yemenisini kulaklarının üstünden bağlardı. Ye-
ter ki ses olmasındı hayatında.
30