2
da görülmektedir. Bu durumun kaçınılmaz
sonucu, emperyalist hegemonyadaki çatlakların derinleşmesi, bloklar arasında çeşitli
cephelerde gözle görünür hale gelen sürtünmelerin büyümesidir.
9. En büyük sürtünme kaynağı, merkezinde Rusya ve Çin’in bulunduğu ve kendi içinde de şimdilik örtük duran çelişkiler
barındıran odaktır. Zaman zaman Brezilya
ve Hindistan gibi ülkelerle bir ittifak sistemi
içinde anılan Rusya Federasyonu ve Çin
Halk Cumhuriyeti’nin, birlikte mevcut emperyalist hegemonyaya tam boy meydan
okumak ve yeni bir emperyalist merkez yaratmak gibi bir konumu bulunmamaktadır.
Söz konusu odak, daha çok, bunalım içindeki emperyalizmin bıraktığı boşluklardan
beslenmektedir. Adı geçen ülkelerin emperyalist yönelimlere girmesi ve bu yönelimlerin ekonomik ve siyasi karşılığının olup olmadığı, sonucunu karmaşık dinamiklerin ve
mücadelelerin belirleyeceği zorlu bir siyasal
sorun olarak öne çıkmaktadır.
10. Suriye’deki emperyalist saldırganlık
sırasında aldığı tutumda görüldüğü gibi,
büyük bir güç olarak Rusya Federasyonu’nun bugünkü dünya sistemi içindeki rolü
ve karakteri ile Rus kapitalizminin egemen
güçlerinin yönelimleri, komünist hareket için
özel bir önem taşımaktadır. Rusya Federasyonu ve onun Sovyetler Birliği’nden devraldığı uluslararası miras, SSCB’nin dağıldığı
andan beri emperyalist ülkelerin temel müdahale alanlarından biridir. İki sistemli dünyanın ürünü olan bütün dengeleri ortadan
kaldırmak, ortaya çıkan boşluğu kendi hegemonyasını güçlendirerek doldurmak isteyen ABD ve müttefikleri, hemen her ülke
ve coğrafyada farklı kaynakları olan direnç
noktalarıyla karşılaşmış ve bunların bir bölümünü alt edememiştir.
11. Kuralsız bir kapitalistleşme sürecine
giren Rusya Federasyonu, zaman içinde
hem bu direnç noktalarının en güçlüsü haline gelmiş, hem de diğer direnç noktalarının
bir bölümüyle birlikte hareket etme yeteneği
kazanmıştır. Bu özgün tarihsel koşullarda,
emperyalist saldırganlığın durdurulması ya
da dizginlenmesi söz konusu olduğunda,
Rusya Federasyonu’nun bazı başlıklarda
nesnel olarak olumlu rol oynadığı açıktır. Ancak bu rol, sınıfsal bir bakış açısı ve
devrimci bir perspektifle sorgulanmak durumundadır. Rusya Federasyonu, başta
bu ülkede yaşayan emekçi sınıflar olmak
üzere, bir bütün olarak emek cephesinin
karşısında konumlanmaktadır. Şu ya da bu
uluslararası sorunda, Rusya’nın sömürücü
sınıflarının çıkarları doğrultusunda olmakla
birlikte, emperyalist saldırganlığın karşısında alınan bir karar uğruna bu sınıfsal kar-
TKP Atılım Kongresi Taslak Rapor
şıtlık yok sayılamaz. Rusya, dünya devrimi
açısından sınıf mücadelesinin belli bir süre
askıya alınabileceği, önemsizleştirileceği bir
ülke değildir.
12. Rusya Federasyonu, Çin Halk Cumhuriyeti, Brezilya, Hindistan gibi ülkelerin
emperyalist saldırganlık karşısındaki konumlanışları, tek tek her örnekte dünya
devriminin çıkarları hesaba katılarak değerlendirilmeli, ancak her durumda, işçi sınıfının
bağımsız-tarihsel çıkarları gözetilerek tavır
alınmalıdır. Bu ülkelerin, bugünkü konjonktürde, ABD ve Avrupalı emperyalistlerle
birlikte değerlendirilmesi ve “eşit mesafe”
adına kapitalist sistem içindeki farklılıkların düzlenmesi nasıl bir hataysa, bölgesel
sorunlarda dünya devriminin kaderini bu
ülkelerin egemen sınıflarının ABD emperyalizmiyle girdikleri mücadeleye teslim etmek
de o kadar büyük bir hatadır.
13. Emperyalizmin esas sorunu, Rusya
ve Çin merkezli odağın içine yerleştiği bu
boşluklardır. Söz konusu boşluklar, kendisini, örneğin Ortadoğu’da “Arap Baharı”
diye adlandırılan restorasyon denemesinin
beklenen sonuçları vermemesinde ya da
mevcut emperyalist hegemonyayı zorlayan
çeşitli ittifak girişimlerinde göstermektedir.
Bu anlamda emperyalizmin Rusya ve Çin
merkezli odakla sorunu, bu iki kapitalist
gücün ayrı ayrı kuvvetlerinin toplamından
daha büyüktür.
14. Bu çerçevede ABD hegemonyasının zayıfladığı söylenebilir. Bununla birlikte,
ABD’nin uluslararası sistemin yapılarını belirleme ve müdahale gücü açısından diğer
emperyalist bloklar ve kapitalist odaklarla
kıyaslanmayacak bir belirleyiciliğe sahip
olduğu gerçeği de varlığını sürdürmektedir.
Hegemonik zayıflık ve belirleyicilik, emperyalizmin bunalımının eş zamanlı yansımalarıdır.
15. ABD, Rusya ve Çin merkezli odakla hesaplaşmasını Avrupa’daki etki alanını
sürdürmek konusunda da kullanmaktadır.
Ukrayna müdahalesi, yalnızca Rusya’ya
değil Avrupa’ya da yapılan bir müdahaledir. Bu durum, Ukrayna’da faşist bir cunta
yönetimi kurulmasıyla aynı anda Rusya’nın
Güney Akım projesine karşı müdahalelerin
başlaması, Rusya sınırlarında NATO yığınağının yeniden hız kazanması gibi hamlelerde
açıkça görülmektedir. Öte yandan Ukrayna
müdahalesinin ABD açısından bir “başarı”
olduğunu söylemek yanıltıcı olur. Tarihsel
olarak sınırları belirsiz, bütünlüğü bulunmayan Ukrayna’ya yapılan müdahalenin Rusya’yı savunma refleksi göstermeye itmeyi
amaçladığı açıktır. Ancak Rusya’nın Kırım
ve Ukrayna’nın güneyine yönelik hamleleri
ve bu hamlelere Çin’in verdiği destek, Almanya’nın bu gelişmeler karşısında Rusya
ve Çin’i tam boy karşıya almaktan kaçınması gibi olgular, ABD’nin politik manevra
alanının sınırlarını da göstermiştir.
16. ABD hegemonyasının süregiden etkisi
ve sınırlarının açık bir şekilde görüldüğü diğer örnek ise geniş anlamda Ortadoğu’da
son üç yılda yaşananlardır. “Arap Baharı” diye adlandırılan sürecin amacı, başta
Müslüman Kardeşler olmak üzere, İslamcı
örgütlerle işbirliği yaparak rejim değişikliğine
gitmek ve bu sayede bölgedeki dengeleri
kökten değiştirmek olarak açıklanabilir. Bu
politi