Kalabalık Dergi Kalabalık Shi | Page 9

Bir çocuk, her neredeyse bulur muydu oyunu? Görmek istediğini görebilir miydi yıkıntıda dahi? Yoksa biz büyümüş vücutların bir başka hayal gücü müydü bu da? Zihin için feza mıydı hayal gücü? Öyleyse hayal gücünün feza diye götürdüğü yer sığ kalabilirdi bir kâmil gönül için… Sabaha kıyasla, ensesinde daha ağır bir kamerayla adımlıyordu sokakları artık. Evine yaklaşırken bir yandan şeffaf çocuğun çektiği resimdeydi gözü. ‘’Kırmızı duba’’ dedi. Ardından ‘’Kırmızı top…’’ Gözleri doldu… Üzerinde memnuniyetle taşıdığı yorgunluk yaşaran gözlerine karşı koymasına engel oldu, resme bakmaya devam ederken. Koca yıkık tersaneye, kokusu burnuna gelen paslı demirlerine, yağlı büyük makinalarına, deniz dalgalarının beslediği yosunlu çatlak beton zeminine bakarken, tersanenin paydos zilini duydu… Aynı anda yanağında asılı kalan gözyaşı ağırlaşıp resmin üstüne düştü. Birden yavaş bir hareketlenme gördü resimde, ağzından ilk çıkansa ‘’Hayır.’’ oldu. Hareketlilik menzile varmak üzere, yavaşça ve sürekli bir değişim içindeydi… Ayaklarını istemsizce atsa da, bildiği gerçekliğe tutunmanın yolu şimdi de bu olmuştu, yürümeye devam etmek… Bu, yakasına yapışmak istediği ikinci bağlantı duygusuydu, gerçeklik adına… Oysa gözlerinin önünde tersanenin paslı demir parçaları birbirine hızlıca kaynıyor ve ayaklanıyordu. Demirler ağaç şeklini alıyorken, ses, yine oradaydı; ‘’Bir orman bekliyor seni…’’ Çatlak beton zemindeki yosunlar da taze çimenler gibi doğrulmaya devam ediyordu, kırmızı dubanın demirlerin arasından yukarı doğru yükseldiğini gördü. İkinci kez ‘’Hayır.’’ dediğinde sesinin çıkmadığını fark etti. Yağlı büyük makinalar eğilip köprü olmuştu, deniz dalgalarıysa altında çağlayan bir dere… Demirden ağaçların ortasından yükselen kırmızı duba bu manzaranın tepesine doğru yükselişini bitirdiğinde gövdesi gümüş kesmişti. ‘’Ay’ın düştüğü yere doğru…’’ Artık bir gümüş Ay olmuş kırmızı duba, ışığını giderek arttığında ağaçtan kabuklarını giymişti kaynayan demirler… Apartmanına geldiğinde elleri titriyordu, yatağına girdiğinde resim bilincinde son şekillini almıştı ve minik bir ormana bakarak solumaya devam etti… ‘’Işığına uyan, uyan!‘’ 9 Devam edebilir…