kameramla oynarken, fotoğrafçılığa nasıl başladığımı anlatmadığımı fark ettim ve bu
satırları yazmaya başlamakla iyi halt ettim! Çünkü o sırada gördüm ki, anlatmaya
kalkışmamakla daha iyi ediyormuşum. Başlangıçta fotoğrafçılık hikâyemi anlatmak
için aklımda çakan şimşek, büyük bütçeli bir filme senaryo teklifi gibi bir şeydi, ah, ne
ahmaklık! Özetle şöyle ki; ‘’peh!’’ Manidar bir hikâyem yok. Nesini anlatabilirim ki,
bu sadece laf kalabalığı olur. Yani, hayır, kameramı ölen sevgilim hediye etmedi ya da
babamdan kalan emektar bir makineye olan bağlılığımdan işi buralara kadar getirmedim.
Gayet sıradan ve basitti. Bir gün biriktirdiğim paralarla iyi bir kamera almak istedim,
hepsi bu. Daha sonra da okul için hazırladığım bir proje için kullanmaya başladım
ve işin altından kalkamayınca çalışmam yarım kaldı. Proje başka bir yöne kaydırılıp
tamamlanınca, elimde kalan kareleri bir yayıncıyla paylaştım ve şimdi olduğum yerdeyim.
Fakat şimdi birkaç kare yakalamak üzere buradan ayrılmam gerek... Gitmeden şunu
denemek istiyorum; ‘’sevgilerimle...’’ İşte, oldu.
Bulunduğu yerden uzaklaşırken, sırtlarında çantalarıyla sanki bir
gökkuşağı topu olmuş minik öğrenciler kendisine doğru koşuşturuyorlardı.
Aynı cıvıltıyla tebessüm edecekken tahminini aşan bir şey oldu. Ön sırada
olanlar işaret parmaklarını kaldırarak işaret ettiler, başının arkasını! Ufak
bir tutuklukla içi burkuldu. Zihninden tekrar yanıt aldığında zorlandı,
anlamadı, rüyasının hayatına köprüler kurmaya başladığını ve geç kalmış
bir idrake gebe olduğunu… Şehir gürültüsünün buğulanmış sesini
dinlemeye çalışarak en yakınındaki gerçekliğe tutunmak istedi. Hayır, bu
olmazdı değil mi? Şimdi, böylesine aydın bir günde… Başını büyük bir
patlamanın içindeki bilinçsiz biri gibi geriye doğru hareketlendirdi. Hemen
ardından da kazayı atlatan sersem biri gibi arkasında yürüyen tonton
amcayı gördü. Elindeki balonlarla çocuklara gülümsüyordu. Bu sıcak
sersemliği üstünden atarken ‘’uçan balon’’ diye bağıran amcanın sesi
netleşti, kulaklarındaki buğu kalktı. Böylece kazayı atlattığını düşündü
içten içe… Kırık tebessümünü selametle giyinip tamam etti dudaklarında…
Yapması gereken işleri için yol almadan önce söylendi, ‘’Esr