‘’Seyir, gerçeği görmek adına yetersiz de olsa,
kokusunu taşıyabilir hakikatin…’’
Başı dönüyordu, ayaklarıyla betona değil de yumuşak şekere basıyor
gibiydi… Sonra o vücutsuz ses çıkageldi;
‘’Bir kutlama bekliyor seni’’
Elini yanında yürüdüğü duvardan destek almak için kaldırdı. İçindeki
yörünge bozukluğu nereden geldiği belli olmayan dalgalarıyla şiddetini
arttırdı. Sersemliği büyüdü.
‘’Ağaçlarla yükseliyor renkler’’
Dizleri yere çarptığında yumuşak şeker masalı betona döndü ve canını
yaktı.
‘’Masalın aslına ayak bas,
Işığına uyan, uyan!’’
Alarm, sesini bir horoz gibi olmasa da duyurmayı bildiğinde, dizlerinde
duyduğu ağrıyla uyandı. Doğruldu ve ‘’Masalın aslı’’ dedi. ‘’Hah! İşte sana
masalın… neyse.’’ Pantolonunu sıyırdı, dünden kalan hasara göz gezdirdi.
Hafif kırmızı ve sıyrılmış derisi şişikti, dizini ovdu. Ayağa kalktığında yok
olan saniyelik tedirginliği, dizlerinin üstünde rahatça adım atmasıyla yerini
başka meşguliyetlere bıraktı ki, bugün yapması gereken çok işi vardı…
Kahvaltı diye kendini kandırdığı bir şeyler yerken ‘’Bu da ne demek?’’ dedi
ve sızma operasyonu başarıyla sonuçlanan bir dizi olayın üstüne farkında
olmadan düşünmeye başladı. Bunların içinde; üst üste gördüğü üçüncü
rüyada aynı sesi, aynı şeyleri söylerken duyduğu, farklı olaraksa dün gece
eve girmeden önce yaşadığı baş dönmesinin rüyasında tekrar karşısına
çıkması ve tekrar betona çakılması, bir de bu akşam ne yiyeceğini
bilmemesi gibi başarısız ve komik tespitler vardı.
Vals müzikleri edasında bir şeyler mırıldanarak etrafı toparladı. Buna belki
üşengeç olup pasaklı olmamak denebilirdi. Pencereleri kontrol etti,
kamerasını boynuna astı, ceplerini yokladı ve dışarı çıktı. Hayat, her hâle
uygun ayrı bir fon müziği çalar mıydı? Çalsa ne olurdu? Duygularını
hitapta kullanabileceğin araçlar bir yerden sonra aciz kalmaz mıydı? Peki
başka yolu var mıydı? En yalın ya da ilkel olanı kullanmak bir şeyi
değiştirir miydi? Sokağından çıkmak üzereyken yapması gereken işleri
hızlıca planladı, buna göre yaklaşık olarak iki saat fazladan vakti vardı. Hiç
düşünmeden yola koyuldu, oraya doğru, sevdiği yegâne yere…
Burada olmayı sevdiğimi söylemiştim değil mi? Yoksa ‘’burayı’’ sevdiğimi mi söylemiştim?
Pekala, hemen kesinleştiriyorum, burayı ve burada olmayı seviyorum... Sevdiğimi tekrar
etmeyi de seviyorum galiba. Tekrar diyorum ama belki bu benim için bir telkindir, neyse,
bundan emin değilim fakat sevdiğimi biliyorum ve yine buradayım... Aslında burada
oturmuş
6