Anlaşılan ofisten tek başına çıkmayacaktı. Bu konuşmanın bu noktaya geleceğini bildiği kadar, sadece iki saat içerisinde eski hallerine döneceklerini
de biliyordu. Kendilerince oyalandıkları barizdi. Bu tarz insanların kendilerine göre bir itme-çekme kuvvetleri vardı.
Hesapladığına göre çekmesi gereken yetmiş kare poz vardı. Bu hesabın en
aşağı rakam olduğunu bildiğinden güneşin doğru zamanlarını yakalamak
pek kolay olmayacaktı. Bütün bunlara alışık olmasıysa aklına bir başka
yorgunluk şekli enjekte ediyordu. Bilinen yorgunlukla alışık olunan
yorgunluk arasında usanma denen bir köprü olmalıydı.
Nihayet denizi gördüğünde fotoğraf makinesini boynuna astı. Çevreye iyice
bakındıktan sonra deniz kenarına yaklaştı ve dolmuşta bulduğu o sayfayı
okuduğundan bu yana balıklara ikinci kez bu denli yaklaştı. Fotoğraf
makinesini rastgele kaldırdı;
‘’Biz