‘’Seyir, gerçeği görmek adına yetersiz de olsa,
kokusunu taşıyabilir hakikatin…’’
Yıllar önceki bir hatıra onu rüyasında yokluyor ve aylar sonra aynı rüya
yoklamasını içtima havasıyla güçlendirerek tekrarlıyordu; daha katı, daha
soğuk…
‘’sonsuz boşluğu umut edinen sizler…
Işığına uyan, uyan!’’
Buram buram taze hava açlığıyla açtı gözlerini. Gün ışığı perdesinin
aralarından yatağının yanındaki duvara bazı figürler çıkartmıştı. Neydi tüm
bu olanlar? Rüyalar, sesler… Gördüğü diğer bütün şeyler… Bir alâmet mi?
Alâmetler mi? Başından, ortasından, sonundan bir şeyler mi çekmeliydi
olanların? Bu zincirleme anlaşılmazlığın içerisinde y