‘’Seyir, gerçeği görmek adına yetersiz de olsa,
kokusunu taşıyabilir hakikatin…’’
Şehre yabancılaşmış bir çift göz, diğer gözler tarafından görüldüğünde,
güvensiz bir mesaj mı iletirdi içinde?
Eve dönmek üzere oturduğu yerden kalktı. Kamerasını boynuna astı,
gömlek yakalarını düzeltti, yürümeye başlamadan önceyse ceplerini
yokladı. Defterini çantasına koydu. Yanından geçen dolmuşların içindeki
insanların gözlerine baktı, etrafı seyreden gözler haricinde göz göze geldiği
diğerlerinin bakışlarını kaçırmaktaki acelelerinden rahatsız oldu ve nedense
o anda hasta olabileceğini düşünmeye başladı, bir iki adım sonraysa
önünde duran ilk dolmuşa adımını attı.
Eve dönüyordu fakat ‘’hasta olabilir miyim?’’ sorusuyla yaptığı gizli
mülâkat henüz sonlanmadığından yapılacaklar listesinden yapabileceği
bir-iki madde ertesi güne sessiz sedasız devretmişti. O sırada önündeki
bir genç oturduğu yerden kalkarak dolmuşun kapısına ilerledi. Anlaşılan
mülâkatına birkaç saniye ara verecek ve meselesine oturduğu yerden
devam edecekti…
Boş koltuğa oturmadan önce ayakta duran diğer yolculara göz gezdirdi
ve hızlı bir kararla koltuğa kuruldu. Çantasını kurcalarken önündeki
koltuğun filesinde duran beyaz sayfa dikkatini çekti ve çekingen
davranmadan uzanıp aldı. Eski bir mecmuanın kötü bir kopyasıydı;
üzerindeki yazılar belli belirsizdi, kenar şeritleri silikleşmiş köşelerinde
yırtıklar olduğu belliydi fakat kâğıda yamuk basıldığından isminin ne
olduğu anlaşılmıyordu. En üstteki büyük harfli satırdan sadece iki harf
okunabiliyordu, diğerleri sayfanın dışında kalmıştı. Aceleyle çekilmiş bir
fotokopi gibiydi, sanki kopyayı alan çocuk bunu yaptığı sırada makinenin
başında sağa sola bakmaktan sayfayı ortalayamamıştı. İçerisindeki
metinlerden küçük bir paragraf işaretlenmiş ve yanına notlar düşülmüştü.
Biraz önce dolmuştan inen gence ait olabilir miydi? Öyleyse dolmuşu
hemen durdurup hızlıca ona doğru koşmalıydı değil mi? Fakat ne yazık
ki, aklındaki mülâkatın şiddeti dikkatini etrafında olanlardan sıyırmıştı ve
maalesef bu gençle ilgili belleğindeki tek görüntü şimdi oturduğu koltuktan
kalktığı sırada olandı; yüzünü bile göremediği bir küçük hareket…
Günün yorgunluğu bu polisiye eyleme ne kadar önem vermesi gerektiğini
belirlemiş bütün gizemi saf dışı edecekken gözlerini satırlara dikti. İlk
cümle işaretlenmiş paragraftandı;
‘’Biz balıklar neden sessiz kalırız, aslında neden susmayı sizlerden iyi biliriz
biliyor musun?’’
18