Kalabalık Dergi Kalabalık Shi | Page 18

‘’Seyir, gerçeği görmek adına yetersiz de olsa, kokusunu taşıyabilir hakikatin…’’ Şehre yabancılaşmış bir çift göz, diğer gözler tarafından görüldüğünde, güvensiz bir mesaj mı iletirdi içinde? Eve dönmek üzere oturduğu yerden kalktı. Kamerasını boynuna astı, gömlek yakalarını düzeltti, yürümeye başlamadan önceyse ceplerini yokladı. Defterini çantasına koydu. Yanından geçen dolmuşların içindeki insanların gözlerine baktı, etrafı seyreden gözler haricinde göz göze geldiği diğerlerinin bakışlarını kaçırmaktaki acelelerinden rahatsız oldu ve nedense o anda hasta olabileceğini düşünmeye başladı, bir iki adım sonraysa önünde duran ilk dolmuşa adımını attı. Eve dönüyordu fakat ‘’hasta olabilir miyim?’’ sorusuyla yaptığı gizli mülâkat henüz sonlanmadığından yapılacaklar listesinden yapabileceği bir-iki madde ertesi güne sessiz sedasız devretmişti. O sırada önündeki bir genç oturduğu yerden kalkarak dolmuşun kapısına ilerledi. Anlaşılan mülâkatına birkaç saniye ara verecek ve meselesine oturduğu yerden devam edecekti… Boş koltuğa oturmadan önce ayakta duran diğer yolculara göz gezdirdi ve hızlı bir kararla koltuğa kuruldu. Çantasını kurcalarken önündeki koltuğun filesinde duran beyaz sayfa dikkatini çekti ve çekingen davranmadan uzanıp aldı. Eski bir mecmuanın kötü bir kopyasıydı; üzerindeki yazılar belli belirsizdi, kenar şeritleri silikleşmiş köşelerinde yırtıklar olduğu belliydi fakat kâğıda yamuk basıldığından isminin ne olduğu anlaşılmıyordu. En üstteki büyük harfli satırdan sadece iki harf okunabiliyordu, diğerleri sayfanın dışında kalmıştı. Aceleyle çekilmiş bir fotokopi gibiydi, sanki kopyayı alan çocuk bunu yaptığı sırada makinenin başında sağa sola bakmaktan sayfayı ortalayamamıştı. İçerisindeki metinlerden küçük bir paragraf işaretlenmiş ve yanına notlar düşülmüştü. Biraz önce dolmuştan inen gence ait olabilir miydi? Öyleyse dolmuşu hemen durdurup hızlıca ona doğru koşmalıydı değil mi? Fakat ne yazık ki, aklındaki mülâkatın şiddeti dikkatini etrafında olanlardan sıyırmıştı ve maalesef bu gençle ilgili belleğindeki tek görüntü şimdi oturduğu koltuktan kalktığı sırada olandı; yüzünü bile göremediği bir küçük hareket… Günün yorgunluğu bu polisiye eyleme ne kadar önem vermesi gerektiğini belirlemiş bütün gizemi saf dışı edecekken gözlerini satırlara dikti. İlk cümle işaretlenmiş paragraftandı; ‘’Biz balıklar neden sessiz kalırız, aslında neden susmayı sizlerden iyi biliriz biliyor musun?’’ 18