‘’Seyir, gerçeği görmek adına yetersiz de olsa,
kokusunu taşıyabilir hakikatin…’’
‘’Gözleri birden gümüş kesildi, ay gibi... (Uyku böyle anlarda uyanıklığı
selamlıyor…) İfadesi düştü yüzünün… (Onunla konuşuyor…) Ağırlaşan
gövdesini tutmak için anî bir hareketle elini yanağından çekti. (Hakkında
rapor veriyor gibiydi…) Kollarını kenetleyerek sardı onu…’’
Rüya olduğunu bildiği bir rüyadan uyanmak için ne yapmalıydı? Kolunu
ısırmak üzere hareket ettiremediğinde, üzerine felç inmiş bir kuvvetin
varlığına ışık tutuldu… Uyanmak için ne yapmalıydı? Aylar önce tanıştığı
o rüya, aylar sonra yeniden uğramıştı uykusuna… Üstelik baştan sona
her anı, içine girip çıkan ayrı bir fotoğraf karesi halindeydi. Havada asılı
halde duruyorken üzerine yaklaşan bu fotoğraflar, içlerinde o ana ait her
ne yaşadıysa aynı yoğunluğuyla birlikte gövdesinden geçiyordu. Her resim
a \