Tam dört sene sürecek bisikletsiz zamanlarım başlamıştı ardından... Tabi ya, zaten onu
sürmek için rampalardan taşıdığım zamanlar, sürdüğüm zamanlardan daha fazlaydı...
Ne de olsa hepsi bir yerde bozuluyordu... Hepsinin zinciri atıyordu... Hatta bisikleti
olanlar bisikletten sıkılmıştı, kimse sürmüyordu artık... Bu cümleleri bisikletimin olmadığı
zamanlarda teselli için söylemelerinden, ezberler olmuştum. Ama hala bilmiyordum, bu
sürekli tekrarladıkları önermelerin, yeniden bisikletim olmayacağına işaret olduğunu...
Bir gün, bundan çok sonra, bir bisikletimin olabileceği umuduyla fırlamıştım babamın
yanına. Buna sebep olansa şans oyunlarından çıkmış bir paraydı. Yoğun ısrarlarımla
babamın kafasını şişirmiştim. Öyle ki, teslim olduğunda bisiklet almamak için son kez
direnmesini gerektiren bir kozu kalmamıştı. Öncekinden daha büyük olan yeni bisikletimi
eve gelene kadar sürmüştüm. Ancak bu kez olacak şeyi ne babam, ne ben biliyorduk. Ta ki
iki gün sonra babamın benden izin alarak onu sürmesine kadar... Meğer bisikletimin lastiği
yamukmuş! Yani lastiğin takıldığı jant, şu lastiğin iç tarafındaki demir şey... O günden
sonra, gidip değiştirene kadar tekrar sürmemem gerektiğini söyledi babam. Tuhaftır,
bisikletimi değiştireceğimiz zamana kadar büyüdüm... Sürmesem de oldu...
Defterini elinden bırakırken aklındaki sonat sonlandı. İçindeki bu akıbet
bulunduğu yörüngeyi bir başka veçheyle avuttu… Kıvrılıp yatmaktan
başka bir şey gelmedi içinden. Hâlihazırda uyku, ayacak güne en hızlı
bağlantısıyla geri dönmüş, göz kapaklarına istirahat tozlarını bırakmıştı…
Devam edebilir…
11