Edebiyat Dışı
[email protected]
Quételet ve André Guerry’nin isimlerini bu konuda önemle hatırlatmam gerekir. Quételet, 1835 yılında
Hollanda suçluluk istatistikleri üzerindeki araştırmalarını yayınlamıştır. Doğum ve ölüm miktarları nasıl
oluşlarından önce tahmin edilebilirse adam öldürme ve sahtekarlık eylemlerinin de böylece önceden
tahmininin mümkün olduğunu açıklamıştır. Guerry, 1833 yılında yayınladığı (Essai sur la Statistique Morale
de la France) Adlı eserinde toplum olayları hakkında da sayısal analizler uygulamanın mümkün olduğunu
ve böylece bunların gelişme ve başka unsurlarla olan bağlantılarının tespit edileceğini açıklamıştır. Ancak
suçun sosyolojik etkenleri üzerindeki çalışmalar 19. yüzyılda Tarde, Lacassagne ve Joly tarafından yapılmıştır.
Anlaşılıyor ki, İtalya’da Lombroso ve Ferri tarafında meydana getirilen büyük eserlerden önce, Suç
Antropolojisi ve Suç Sosyolojisi’nin temelleri atılmıştı.
19. yüzyılın ikinci yarısında Suç Bilimi tarihinde üç büyük isme rastlamaktayız. Bunlar Lombroso, Ferri ve
Garofalo’dur. Bu üç yazarın eserlerine biraz daha ayrıntılı olarak değinmem uygun olacak.
Cesare Lombroso, Pesaro Üniversitesinde Adli Tıp profesörlüğü yapmakta iken, bu şehir ceza evinde
suçlular üzerindeki incelemeleri sonucunda 1876 yılında sonradan, büyük devrim yaratacak olan (L’Uomo
Delinquente-Suç İşleyen İnsan) adlı büyük eserini yazmıştır.
Lombroso’ya göre suç, ölüm, doğum gibi tabiî bir olaydır; hatta bitkiler ve hayvanlar aleminde bile vardır.
Bir fiil belirli bir memleketin ve zamanın âdet, gelenek ve düşünceleriyle çelişme halinde bulunduğunda
suç vasfını alır. Suç genel nedensellik kanunu içinde tabii bir olaydır. Zira suç önemli bir kısmı itibarı ile
organizma şartlarının ürünüdür. Bazı insanlar, belirli hayvanların yırtıcı, bitkilerin parazit olması gibi,
suçlu olarak doğarlar. Suç işleyen insan sui generis antropolojik bir tip teşkil eder ve bedeninde bulunan
anatomik, biyolojik ve psikolojik olağan dışı özellikleri dolayısıyla suç işler. Kişileri suç işlemeye zorlayan bu
stigmatlar’ın kökenini atavizm, dejenereleşme ve saradır.
L