Şirketin bu “zorlayıcı” iddialara karşılık verdiği
mesaj çok açık:
“LafargeHolcim” için etik koda uyum bir yöne-
tim kurulu iradesidir ve tüm icra fonksiyonları-
nın şirket etik ilkeleri ve uyum programına ko-
şulsuz uyumunu sağlamak şirketin önceliğidir.
RANA PLAZA FELAKETİNİN ARDINDAN
Bu vaka bizi iş dünyası, akademi ve sivil top-
lum örgütlerinin gündemini uzun zamandır
meşgul eden bir başka konuyu hatırlamaya
götürüyor: İnsan hakları ile global şirketlerin iş
pratikleri arasındaki ilişki ve bu ilişkiye düzen-
leme getirecek, imzacı ülkelerin yerel hukuku
üzerinde baskı yaratabilecek “OECD Ticari İş-
lemlerde Yabancı Kamu Görevlisine Rüşvetin
Engellenmesi Sözleşmesi” benzeri bir ulusla-
rarası anlaşmanın eksikliği. Bu alanda Avrupa
Komisyonu’nun Mayıs 2014’te yayımladığı bir
bildiri olmakla birlikte bağlayıcılığı olmadığını
da hatırlamamız gerek.
Gelin görün ki, Fransa’da, “Ana Şirketler ve
müşterilerin, iş yaptıkları ülkelerde insan hak-
ları ihlallerine karşı azami özen gösterme gö-
revi kanunu tasarısı” üzerindeki çalışma 2013
yılında Bangladeş’te yaşanan ve binden fazla
kişinin ölümü ile sonuçlanan Rana Plaza fe-
laketinin ardından, 2015 yılında başlamıştı ve
21 Şubat 2017 tarihinde 924 sayı ile Fransız
Parlamentosu’ndan geçti. Yasanın yürürlüğe
girmesi için Anayasa Konseyi’nin onayı bekle-
niyor.
Her ne kadar birçok ülkede şirketlerin insan
FRANSA’DA, “ANA
ŞIRKETLER VE
MÜŞTERILERIN,
IŞ YAPTIKLARI
ÜLKELERDE
INSAN HAKLARI
IHLALLERINE KARŞI
AZAMI ÖZEN
GÖSTERME GÖREVI
KANUNU TASARISI”
ÜZERINDEKI
ÇALIŞMA,
2013 YILINDA
BANGLADEŞ’TE
YAŞANAN VE
BINDEN FAZLA
KIŞININ ÖLÜMÜ
ILE SONUÇLANAN
RANA PLAZA
FELAKETININ
ARDINDAN, 2015
YILINDA BAŞLADI.
hakları ihlallerine ilişkin gönüllü düzenlemeler
bulunsa da, Fransa bir ana şirketi tüm operas-
yonu ve tedarik zincirindeki ihlaller bakımın-
dan sorunlu tutacak bir ceza kanununu ortaya
koyan ilk ülke oldu. Belçika ve İspanya’da da
benzer yasal düzenlemelerin getirilmesi ile il-
gili tartışmalar sürüyor.
Yasa ve yaptırımlar, uygulamalarındaki sürat,
tarafsızlık ve adalet ile test edilirler. Bir Fran-
sız-İsviçre şirketi olan LafargeHolcim’in ge-
çireceği hukuki süreç, bu yeni kanunun “iyi
örnek” olabilmesi için bir şans gibi gözüküyor.
Açıkçası LafargeHolcim’in yerel veya global
yönetim kurulunda olup 680 milyon dolarlık
bir yatırımın geleceği ile çalışanların güvenli-
ğini ilgilendiren gelişmeleri izlemek ve kararlar
vermek zorunda olmak istemezdim. Onun için
de ofisimin güvenli ve rahat ortamından şirke-
ti yargılamak yerine süreci nasıl yönettiklerini
gözlemlemek ve gelişimlerini takip etmeyi ter-
cih etmeyi daha uygun buluyorum.
Terör risklerinin yönetimi, böyle bir baskı altın-
da alınacak kararlarla ilgili senaryo ve simü-
lasyonlar ise uyum yöneticilerinin gündeminin
merkezine oturacak gibi gözüküyor. Zira tüm
zorluklarına rağmen Ortadoğu ve Doğu Avrupa
arasındaki bölge hala sosyal, kültürel, ticari ve
politik potansiyeli bakımından tüm dünyanın
odağında olmaya devam edecek. 4
Bu yazıda görüş ve yazılarından kaynak olarak
faydalandığım Tom Fox, Paul Hodgson ve Neil
Hodge’a teşekkür ederim.
47