INmagazine Zirve Özel | Page 42

SÖYLEŞİ
40
şük seviyede kalması, yani neyin suç oluşturduğunun ve bu suçların olası sonuçlarının kamuoyu tarafından bilinmemesi, doğal olarak ülkemizde yolsuzlukla mücadeleyi zorlaştırıyor. Mevzuatın niteliğinin yanı sıra, denetimin de dünya sıralamasındaki yerimizi etkilediği bir gerçek. Yolsuzlukla mücadele alanında hiç kuşku yok ki, en önemli yapılar Cumhuriyet savcılıkları ve kolluk kuvvetlerimiz. Denetim birimlerinin yolsuzlukla mücadelede çok önemli katkılar sağladıkları yadsınamaz bir gerçek. Örneğin, Mali Suçları Araştırma Kurulu( MASAK), Kamu Görevlileri Etik Kurulu, Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu gibi yapılanmalar yolsuzluğa karşı dolaylı örgütlenme alanlarıdır. Ancak, yolsuzluğun denetlenmesinde ülkemizde bazı sorunlar bulunuyor. Örneğin, kamu görevlilerinin dahil olduğu yolsuzluk ve diğer suiistimalleri denetleyen başlıca kurum, Kamu Görevlileri Etik Kuruludur. 2005 yılından 2015 yılına kadar Kamu Görevlileri Etik Kurulu’ na toplamda sadece 1821 başvuru yapılmış ve bunların 1237’ si, usule aykırılık nedeniyle reddedilmiş. 496’ sı incelemeye alınmış ve bu başvuruların 71’ inde etik ihlali kararı verilmiş. Yapılan başvurular arasında ise yolsuzluk iddiaları, kayırmacılık / ayrımcılık iddiaları ve çıkar çatışması iddiaları yer almakta. 2015 yılında ise Etik Kurulu’ na yalnızca 126 başvuru yapılmış, bunların 79’ u usule aykırılık nedeniyle reddedilmiş ve yalnızca 47 tanesi inceleme kapsamına alınmış. Bu 47 başvurudan, 13 tanesinin incelemesi 2016 yılına ertelenmiş, sadece 34 tanesi hakkında etik ihlali kararı verilmiş. Kamu Görevlileri Etik Kurulu’ nun etkinliği ve tarafsızlığı, yaptırım kararı alınan başvuru sayısının azlığı sebebiyle, özellikle Dünya Şeffaflık Derneği tarafından eleştiriliyor. Bu kurulun gerçekten de amacını yerine getirebilmesi için, bir yaptırım gücünün bulunması, ama bunun da ötesinde o yaptırım gücünün bilinmesi gerekiyor. Maalesef, bu iki konuda yeterli seviyede değiliz. Bizim kültürümüzde“ ispiyonculuk” diye
ULUSLARARASI ŞEFFAFLIK ÖRGÜTÜ’ NÜN, ŞEFFAFLIK PERFORMANSI ARAŞTIRMASINA GÖRE, BORSA İSTANBUL 100 ENDEKSI’ NDE BULUNAN ŞIRKETLERIN YALNIZCA % 28’ I YOLSUZLUKLA MÜCADELE KONUSUNDA ŞEFFAF RAPORLAMA YAPIYOR VE BU ORANLA, DÜNYA ORTALAMASININ ÇOK GERISINDE KALIYOR.
bir mesele var. İnsanlar birbirilerine olan sadakatleri sebebiyle, birçok yolsuzluğu görmezden geliyorlar, ilgili mercilere bildirmiyorlar. Halbuki, bu tür bildirimler bir ya da iki kişinin ceza görmesine sebep olmasın diye yapılmazken, ülke olarak uğradığımız kaybın telafisi hiç olmuyor. Ayrıca, özel sektör için öngörülmüş olan rüşvet ve yolsuzlukla ilgili hükümler Türk hukukunda klasik, kamusal bir rüşvet alma / verme suçuyla aynı mevzuat ve yasal düzenlemeler altında, çok sınırlı bir çerçevede düzenlenmiş. Ancak, kamu sektörü ve özel sektörün dinamikleri çok farklı. Türk hukukunda özel sektöre ilişkin yolsuzlukla mücadele düzenlemelerinin eksikliğinin en temel sorunlardan biri olduğunu düşünüyorum. Özel sektöre ilişkin mevzuatın
sınırlılığının yanı sıra, yurtdışında�
yurtdışındaki yolsuzlukla mücadele mevzuatlarında öngörülmüş olan şirket içi düzenlemeler Türkiye’ de yeterince kapsamlı bir biçimde düzenlenmemiş durumda. Uluslararası Şeffaflık Örgütü’ nün, şeffaflık performansı araştırmasına göre, Borsa İstanbul 100 Endeksi’ nde bulunan şirketlerin yalnızca % 28’ i yolsuzlukla mücadele konusunda şeffaf raporlama yapı� ı- yor. Türk şirketleri bu oranla, dünya genelinde ortalama puanı % 70 olan çokuluslu şirketlerin çok gerisinde kalıyorlar. Bu bağlamda Uluslararası Şeffaflık Derneği, hükümetlere şirketlerin iç süreçlerinde şeffaflığı teşvik etmelerini, bilgi edinme yasalarını yürürlüğe koyup uygulamalarını, ihale ve kamu finans yönetimi standartlarını uygulamalarını öneriyor. Bunun yanı sıra, şirket içi süreçlerde şirketlerin yolsuzlukla mücadele alanında daha aktif rol oynamasını da salık veriyor. Baktığınızda, şirket içi dinamikleri ve sorunları en iyi gözlemleyebilecekler denetim kuruluşları değil, şirketin kendisidir. Bu nedenle, şeffaflık politikaları teşvik edilmeli, şirket içi uyum süreçlerine daha fazla önem verilmelidir. Şirketlerin yolsuzlukla mücadele konusunda attığı adımlar ayrıca kamuoyunu da bu konulara daha fazla önem vermeye itecek ve hem özel sektörü hem de kamu sektörünü bilinçlendirecektir. Ülkemiz, gelişmekte olan bir ülke ola� olarak potansiyeli çok yüksek bir ülke ve bu konulara önem verdiği takdirde, bu sıralamalarda hızlıca yükselebileceğini düşünüyorum. 2012 senesinde Türk Ceza Kanunu’ nda yapılan değişiklikler ile yargıda yolsuzluk kapsamına tahkim usulü çerçevesinde görevlendirilen vatandaş veya yabancı hakemlere rüşvet verilmesini dahil eden ülkemizin, benzer atılımları ve düzenlemeleri gerçekleştirmeye devam etmesi gerekiyor.
Yolsuzluk deyince mutlaka bir kamu kurumuyla olan ilişkideki yolsuzluğu mu anlamak gerekir? Örneğin, iki şirket arasındaki bir