HUKUK
32 gereken özeni göstermiş yönetici olarak tanımlanmaktadır . Daha iyi anlaşılması adına bu sorumluluk kriterini formüle edersek ; bir yöneticinin verdiği bir karardan ötürü sorumlu tutulup tutulmayacağını tespit için uygulanması gereken metot , bu yöneticiyi somut olaydan çıkarmak ve bu yöneticinin yerine “ tedbirli bir yönetici ” olarak tanımladığımız ortalama yetkinlik ve birikime sahip hayali bir kişiyi koymaktır . Eğer tedbirli bir yönetici olarak tanımladığımız bu hayali kişi , aynı şartlar altında aynı kararı alırdı diyebiliyorsak , yöneticimiz sorumluluk hukukuna uygun davranmış demektir . Ancak eğer tedbirli bir yöneticinin davranış biçimi farklı olurdu sonucuna varıyorsak , sorumluluk hukuku çanlarımız yöneticimiz için çalıyor demektir .
OBJEKTİF ÖZEN YÜKÜMLÜLÜĞÜ Ticaret kanunumuz anlamında bir yöneticinin sorumluluğu araştırılırken dikkat edilecek en önemli husus , gerekli dikkat ve özeni göstermiş olup olmadığıdır . Bu kapsamda yöneticilerin sorumluluğu bir “ objektif özen yükümlülüğü ” dür . Bunun sonucu olarak ise , yöneticilerin sorumlulukları değerlendirilirken , onların bireysel başarı ve yetkinliklerinden ziyade , somut olayda gerekli dikkat ve özeni göstermiş olup olmadıkları incelenmektedir . Bir yönetici ne kadar başarılı ve yetkin olursa olsun , somut olayda gerekli araştırmayı yapmamış ve alınması gereken önlemleri almamışsa sorumlu tutulabilecekken , bulunduğu konum itibariyle yeterli tecrübe ve yetkinliğe sahip olmadığı düşünülen bir yönetici eğer gerekli araştırmayı yapmış , alınması gereken önleyici tedbirleri almış ve varsa şirket içinde gerekli birimleri veya üst yöneticilerini uyarmış ise sorumlu tutulması mümkün olmayacaktır . Bu kapsamda , şu tavsiyeler verilebilir : Araştırma yapın : Verilecek karar ile ilgili gerekli araştırmayı yapmış olmak , bazı durumlarda piyasa araştırması olarak karşımıza çıkabilirken , bazı durumlarda sözleşmesel ilişki içerisine girilecek taraflar hakkında gerekli araştırmayı yap- maktır . Bu araştırma tek başına yeterli olmayıp , bu araştırmanın yapıldığının yazılı olarak ispatlanabilir olması son derece faydalıdır . Örnek olarak ; due diligence raporları , bağımsız denetim şirketlerinden alınacak raporlar ve finansal duruma ilişkin taahhütnameler bu anlamda önemli belgelerdir . Önleyici tedbirler alın : Bu noktada özellikle teminatlandırma çalışmaları ve sözleşmelere konulacak özel hükümler ilk akla gelen hukuki çözümlerdir . Örnek olarak , ödeme gücünden şüphe duyulan borçlulardan , ipotek veya ticari işletme rehini gibi ayni teminatlar alınması sorumluluk alanını son derece daraltmaktadır . İlgili üst düzey yöneticileri bilgilendirin : Olayların çoğunda , yönetici , bir üst yöneticisinin talimatlarına uygun davrandığını iddia etmekte , ancak bunu ispatlayamamaktadır . Bu kapsamda özellikle önemli durumlarda alınan kararlardan ve gidişattan bir üst yönetici yazılı olarak ve geç kalınmadan haberdar edilmelidir .
İŞ ADAMI KARARI İLKESİ Yöneticilerin hukuki sorumluluğu ile ilgili önemli kavramlardan bir diğeri ise “ iş adamı kararı ” ( the business judgment rule ) ilkesidir . Bir ülkede ticaret şirketlerinin verimli ve etkin faaliyet göstermesi , o ülkenin ekonomisinin sağlıklı gelişimine ve büyümesine katkıda bulunur . Ancak her ticaret şirketinden sürekli kar etmesi ve dolayısıyla bir yöneticiden de sürekli kâr getirecek kararlar alması beklenebilir mi ? Serbest piyasa gerekleri uyarınca bu sorunun cevabı olumsuzdur . Peki , bir şirket her zarar ettiğinde yönetici sorumlu mudur ? Bu sorunun cevabı ise , bizim hukuk sistemimizde de , bütün dünyada olduğu gibi , “ iş adamı kararı ilkesi ” ile açıklanır . Bir yöneticinin aldığı karar , eğer bir iş adamı kararı olarak yorumlanabilirse , bu karar sebebiyle şirket zarar etse dahi yönetici sorumlu tutulamayacaktır . Yöneticinin hukuki sorumluluğu , şirketin zarar etmesinden veya kâr etmesinden bağımsızdır . Şirketin zarar etmiş olması , tek başına , bu zarardan yöneticinin sorumlu olduğu anlamına gelmez . Nitekim ticari hayat içerisinde , bazen gerekli araştırma yapılmış ve dahi tedbirli bir yönetici gibi davranılmış olsa dahi , öngörülemeyen çok sayıda değişken sebebiyle şirketin zarar etmesi mümkündür . İşte bu noktada , iş adamı kararı ilkesi devreye girmektedir . Bir iş adamı kararının yargı kararları ile sabit üç temel kurucu unsuru vardır . Bunlardan birincisi , yöneticinin iyi niyetle ( in good faith ), yani ortaklığın yararını en iyi şekilde gerçekleştireceği inancıyla ( to act bona fide ) hareket etmesidir . Görüldüğü üzere , ilk unsur sübjektif bir unsudur ve
BIR ŞIRKET HER ZARAR ETTIĞINDE YÖNETICI SORUMLU MUDUR ? BU SORUNUN CEVABI , BIZIM HUKUK SISTEMIMIZDE DE , BÜTÜN DÜNYADA OLDUĞU GIBI , “ IŞ ADAMI KARARI ILKESI ” ILE AÇIKLANIR .