netici olduğuna hükmederken, bir baş-
ka kararında “ticaret müdürü” unvanı-
na sahip çalışanın yönetici olarak kabul
edilemeyeceğine karar vermiştir.
Peki yönetici olmak veya olmamak
neyi değiştirir? Şirket yöneticisinin
sorumluluğunun kapsamı nedir? Yetki
devri aynı zamanda sorumluk devri so-
nucunu doğurur mu?
Türkiye’de faaliyet gösteren ulusal ya
da uluslararası şirketlerin farklı sahalara
yayılan faaliyetleri sırasında, yönetici ve
çalışanların çeşitli nedenlerle karşılaşa-
bilecekleri yaptırımlar hem hukuki hem
de cezai olabilmektedir.
Yöneticilerin sorumluluğu söz konusu
olduğunda ilk akla gelen yöneticilerin
hukuki sorumluluğu, diğer bir ifadeyle
tazminat sorumluluğudur. Yöneticilerin
şirket adına üçüncü kişilerle yapmış
oldukları işlemlerde temsil ve idare
görevlerinin, kasten veya ihmali davra-
nışla şirketin zarar etmesine sebep ol-
ması halinde, Türk Ticaret Kanunu’nda
tazminat sorumluluğu öngörülmektedir.
Ayrıca eğer şirket, yöneticilerin yapmış
oldukları haksız fiiller nedeniyle üçüncü
kişilere karşı bir tazminat yükümlülüğü-
ne maruz kalırsa, bu durumda şirketin
ilgili yöneticilere karşı Türk Borçlar Ka-
nunu ilgili maddeleri kapsamında rücu
hakkı bulunmaktadır.
SORUMLULUĞUN DEVRİ
MÜMKÜN MÜ?
Yöneticilerin karşılaşabilecekleri ve bü-
yük kaygılar yaratan diğer sorumluluk
türü ise, adli para cezası ve hatta ha-
pis cezalarını da içeren cezai sorumlu-
luktur. Bu alanla ilgili karşılaşılabilecek
sorunların çözümü açısından, sorunla
karşılaşılan ilk günden itibaren ve hatta
daha bu sorun doğmadan önce bütün
süreci öngören bir bakış açısına sahip
olunması, kritik önemdedir. Şirketlerin
aldıkları kararlar suç teşkil ettiği takdir-
de, bu suçların, kasıt veya ihmalleri ve
yönetim yetkileri oranında şirket yöneti-
cilerine isnat edilebilmesi mümkündür.
Bütün bunları söylemiş olmakla birlik-
te dikkat çekilmesi gereken önemli bir
husus, sorumluluğun yetki devriyle be-
raber devredilip devredilemeyeceğidir.
Özellikle 2012 yılında yürürlüğe giren
yeni Türk Ticaret Kanunu ile, şirketlerde
iş bölümü ve yetki devri daha da ön pla-
na çıkmıştır. Buna göre yönetim kurulu-
na, esas sözleşmede bu yönde hüküm
bulunması şartıyla, düzenleyeceği bir
iç yönergeye göre (yönetim kurulunun
devredilemez görevleri hariç) yönetimi
kısmen veya tamamen bir veya birkaç
yönetim kurulu üyesine veya üçüncü
kişiye devredebilme imkânı tanınmak-
tadır. Bu durumda yönetim kurulu, dev-
redilen görev ve yetkilerden kural olarak
sorumlu olmayacak; ilgili iş, hangi mu-
rahhas üyenin/ilgili üçüncü kişinin gö-
rev alanına giriyorsa, o kişinin hukuki ve
cezai sorumluluğu gündeme gelecektir.
Ancak yönetim kurulunun, söz konusu
görev ve yetkilerin devredildiği kişilerin
seçiminde makul özeni göstermedi-
ği ispat edilirse, Türk Ticaret Kanunu
uyarınca hukuki sorumluluğu devam
edecektir. Dolayısıyla, iç yönergede
belirsizliğe mahal vermeyecek şekilde
şirketin yönetiminin düzenlenerek gö-
rev ve yetkilerin açık şekilde tanımlan-
ması ve bunların devredildiği kişilerin
belirlenmesinde özen gösterilmesi ve
yönetim kurulu üyelerinin katılmadıkları
kararlara karşı çekincelerini bir muha-
lefet şerhi ile karara işletmeleri önem
taşımaktadır.
Cezai sorumluluk bakımından değerlen-
dirme yapıldığında ise, şirketlerin T.C.
Anayasası düzenlemesi gereğince cezai
sorumluluğu olmadığı için, şirket adı-
na yolsuzluk vakalarında bu fiili kimin
gerçekleştirdiğinin tespiti çok büyük
önem arz etmektedir. İlgili fiile ilişkin bir
delil varsa, yönetici bakımından sorun
TÜRKIYE’DE FAALIYET
GÖSTEREN ULUSAL YA DA
ULUSLARARASI ŞIRKETLERIN
FARKLI SAHALARA YAYILAN
FAALIYETLERI SIRASINDA,
YÖNETICI VE ÇALIŞANLARIN
ÇEŞITLI NEDENLERLE
KARŞILAŞABILECEKLERI
YAPTIRIMLAR HEM
HUKUKI HEM DE CEZAI
OLABILIR. YÖNETICILERIN
SORUMLULUĞU DEYINCE
DE ILK AKLA GELEN,
YÖNETICILERIN TAZMINAT
SORUMLULUĞUDUR.
sadece, genellikle hukuki sorumluluğu
gündeme getirebilecek olan gözetim ve
denetim yükümlülüğüne ilişkin olmak-
tadır, çünkü ceza sorumluluğu şahsidir.
Ancak, önemli olan şirket içindeki yetki
dağılımı ve işlenen suç neticesinde ki-
min ne şekilde menfaat elde ettiğinin
tespitidir. Özellikle karmaşık bir eylem-
ler zincirinde faili tespit etmek mümkün
olmadığında, maalesef şirket yönetici-
leri şirketi temsil yetkileri sebebiyle bir
soruşturma sürecine maruz kalabilirler.
Bu can sıkıcı soruşturma sürecini önle-
mek adına, şirketin iç yönergesinde yet-
ki dağılımının net bir şekilde yapılması
büyük önem arz etmektedir.
HUKUKİ SORUMLULUK
Yukarıda değinildiği üzere, yöneticile-
rin hukuki sorumluluğunu düzenleyen
kaynakların başında Türk Ticaret Kanu-
nu gelmektedir. 6102 sayılı Türk Ticaret
Kanunu madde 553’e göre, “Kurucular,
yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve
tasfiye memurları, kanundan ve esas
sözleşmeden doğan yükümlülüklerini
kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem
şirkete hem pay sahiplerine hem de
şirket alacaklılarına karşı verdikleri
zarardan sorumludurlar”. Görüldüğü
üzere madde, yöneticilerin sorumlu-
luğunu tanımlama veya sayma yoluna
gitmemiştir. Bu takdirde yöneticilerin
sorumlu olduğu hareketler neye göre
belirlenecektir? Cevap yine Türk Ticaret
Kanunu’nda saklıdır. Türk Ticaret Kanu-
nu madde 369’a göre, Yönetim Kuru-
lu üyeleri ve yönetimle görevli üçüncü
kişiler, görevlerini tedbirli bir yönetici-
nin özeniyle yerine getirmek ve şirket
menfaatlerini dürüstlük kurallarına
uyarak gözetmek yükümlüğü altındadır.
Burada anahtar kelimelerimiz, tedbirli
bir yönetici kavramdır. Ticaret Kanu-
numuz yöneticilerin sorumlu olacakları
eylemleri sayma veya tanımlama yolu-
na gitmemiş, bunun yerine yöneticilere
objektif bir davranış yükümlülüğü getir-
miştir. Buna göre yöneticiler, şirket iş ve
idaresinde aldıkları kararlarda “tedbirli
birer yönetici gibi” davranmak yüküm-
lülüğü altındadır. Tedbirli bir yönetici
ise, alacağı kararlarla ilgili asgari araş-
tırmayı yapmış, bilinçli ve mantıklı bir
kişinin aynı şartlar altında göstermesi
31