INmagazine Sayı 8 (Ekim, Kasım, Aralık) | Page 34

GÖRÜŞ
sabıka sicili oldukça kabarık bir dosya var önümüzde !
32
ONBIN YILLIK INSANLIK TARIHINE BAKTIĞIMIZDA INSANLIĞIN BILGIYLE BULUŞMASI , BUNU IŞLEMESI VE SONRASINDA “ DAHA IYI BIR YAŞAM ADINA ” ŞEKILLENDIRMESI PEK DE MUTLU SONLA BITMEMIŞ ! GELECEK IÇIN KAYGILANMAMIZA NEDEN OLAN SABIKA SICILI OLDUKÇA KABARIK BIR DOSYA VAR ÖNÜMÜZDE !
ve yaşam daha güzel olacaktı ! Tabular yıkılacak , devletler şeffaflaşacak , bireyler özgürleşecekti . Aradan geçen yıllar durumun hiç de hayallerimizin şekillendirdiği gibi olmadığını ortaya koydu . Bilgi çağının makinaları hepimizi “ fişledi ”. Yatak odalarımızda bile gizlilik kalmadı . Ne yediğimizden ne içtiğimize , nereye gittiğimizden ne aldığımıza kadar herşey devletin BBG ’ lerinin gözetimi altında . Bir kez daha “ bilgi ” ile sınav yaşamı daha güzel yapmadı . Ama bu bilgi tarihin akışına uygun olarak bir başka devrimi kapımızın önüne getirdi : “ Yapay Zeka ”! Robotları üreten robotlar . Şimdi soruyu tekrar soralım ; o kırmızı düğmeye basma olasılığı olan robotları üretecek robotları denetleyecek olan robotları hangi robotlar üretecek ? Onbin yıllık insanlık tarihine baktığımızda insanlığın bilgiyle buluşması , bunu işlemesi ve sonrasında “ daha iyi bir yaşam adına ” şekillendirmesi pek de mutlu sonla bitmemiş ! Gelecek için kaygılanmamıza neden olan
CEO ’ LARIN YEMİNİ İnsanlık tarihi boyunda yaşam böyle şekillenirken toplumsal yaşamın omurgası olan üç meslek aynı değerlerden beslenmeye özen göstermiş : Hakimler , hekimler ve hakemler . Tarihin her döneminde , her toplumunda bu üç meslek kendi kültürü içinde var olmuş . Toplumsal yaşamın dinamiği , dinginliği , sorunların / ihtilafların çözümü ve tedavisi bu üçlüye emanet edilmiş . Adalet , etik , sorumluluk , hesap verilebilirlik bu üçlünün “ kutup yıldızı ” olmuş . Her birinin misyonunu tanımlayan “ yeminleri ” bu beklentileri toplum adına karşılamak için var . Oysa , dünyamızın hasta yatağına düşmesinde başrolü oynayan CEO ’ ların yemini başka . O yemin metninde üç ayda bir şirket hissedarlarına “ bu dönemde şu kadar para kazandırmaktan ” başka bir şey bulunmuyor . Doğanın kendini yenileyememe yetkinliğinin sanayi devrimi ile ivme kazandığı ve küresel pazarın şirketler aracılığı ile 20 . yüzyılda şekillendiği dikkate alınacak olursa son yüz-yüzelli yılın bilançosudur dert ettiğimiz . Hakimler , hekimler ve hakemler gibi “ bazı şeyleri ” dert etmemiş CEO ’ lardan söz ediyoruz . Çünkü , “ CEO ’ ların ” hakimler , hekimler , hakemler gibi “ yemin etmesi ” gerekmiyor ! Belki yemin etmiyorlar ama “ vizyon , misyon , değerler ” gibi tılsımlı bir omurganın üzerinde işlerini yönetme çabası içindeler . Bir başka açıdan bakarsak onların “ yemini ” sayılabilecek bir belgedir bu . Küresel şirketlerin en tepesindeki yöneticilerin 1990 ’ larla birlikte keşfettikleri toplam kalite yönetimi seferberliğinden geriye kalan ; çok azının yaşama geçirildiği ama şirket duvarlarında süslü çerçevelerle dekoratif öge özelliğini aşamamış bu belgelerdir . “ En çok satan , hizmet ağı en yaygın , yeni pazarların iddialı oyuncusu , kaliteden ödün vermeyen , tüketicinin şaşmaz tercihi , müşteri talep ve beklentilerini en üst düzeyde karşılamak , ilk olmak , en iyi olmak , dünya markası olmak , ilk beşe girmek ” gibi sığınakları olan vizyon ve misyon ifadeleri , uygulamada hiçbir zaman hiç bir karşılığı olmayan “ değerler ” battaniyesi ile örtüldü ! Zaten sorun da bu ! İnanmadıkları bir “ yemin ” nedeniyle hakimler , hekimler ve hakemler sınıfına giremediler . Kimse onlardan , kendi geliştirdikleri “ vizyon , misyon ve değerlerin ” hesabını sormadı . Bilançonun son satırına böyle bir şey yansımı-