sabıka sicili oldukça kabarık bir dosya var önümüzde! |
|||||
32 |
ONBIN YILLIK INSANLIK TARIHINE BAKTIĞIMIZDA INSANLIĞIN BILGIYLE BULUŞMASI, BUNU IŞLEMESI VE SONRASINDA“ DAHA IYI BIR YAŞAM ADINA” ŞEKILLENDIRMESI PEK DE MUTLU SONLA BITMEMIŞ! GELECEK IÇIN KAYGILANMAMIZA NEDEN OLAN SABIKA SICILI OLDUKÇA KABARIK BIR DOSYA VAR ÖNÜMÜZDE! |
ve yaşam daha güzel olacaktı! Tabular yıkılacak, devletler şeffaflaşacak, bireyler özgürleşecekti. Aradan geçen yıllar durumun hiç de hayallerimizin şekillendirdiği gibi olmadığını ortaya koydu. Bilgi çağının makinaları hepimizi“ fişledi”. Yatak odalarımızda bile gizlilik kalmadı. Ne yediğimizden ne içtiğimize, nereye gittiğimizden ne aldığımıza kadar herşey devletin BBG’ lerinin gözetimi altında. Bir kez daha“ bilgi” ile sınav yaşamı daha güzel yapmadı. Ama bu bilgi tarihin akışına uygun olarak bir başka devrimi kapımızın önüne getirdi:“ Yapay Zeka”! Robotları üreten robotlar. Şimdi soruyu tekrar soralım; o kırmızı düğmeye basma olasılığı olan robotları üretecek robotları denetleyecek olan robotları hangi robotlar üretecek? Onbin yıllık insanlık tarihine baktığımızda insanlığın bilgiyle buluşması, bunu işlemesi ve sonrasında“ daha iyi bir yaşam adına” şekillendirmesi pek de mutlu sonla bitmemiş! Gelecek için kaygılanmamıza neden olan |
CEO’ LARIN YEMİNİ İnsanlık tarihi boyunda yaşam böyle şekillenirken toplumsal yaşamın omurgası olan üç meslek aynı değerlerden beslenmeye özen göstermiş: Hakimler, hekimler ve hakemler. Tarihin her döneminde, her toplumunda bu üç meslek kendi kültürü içinde var olmuş. Toplumsal yaşamın dinamiği, dinginliği, sorunların / ihtilafların çözümü ve tedavisi bu üçlüye emanet edilmiş. Adalet, etik, sorumluluk, hesap verilebilirlik bu üçlünün“ kutup yıldızı” olmuş. Her birinin misyonunu tanımlayan“ yeminleri” bu beklentileri toplum adına karşılamak için var. Oysa, dünyamızın hasta yatağına düşmesinde başrolü oynayan CEO’ ların yemini başka. O yemin metninde üç ayda bir şirket hissedarlarına“ bu dönemde şu kadar para kazandırmaktan” başka bir şey bulunmuyor. Doğanın kendini yenileyememe yetkinliğinin sanayi devrimi ile ivme kazandığı ve küresel pazarın şirketler aracılığı ile 20. yüzyılda şekillendiği dikkate alınacak olursa son yüz-yüzelli yılın bilançosudur dert ettiğimiz. Hakimler, hekimler ve hakemler gibi“ bazı şeyleri” dert etmemiş CEO’ lardan söz ediyoruz. Çünkü,“ CEO’ ların” hakimler, hekimler, hakemler gibi“ yemin etmesi” gerekmiyor! Belki yemin etmiyorlar ama“ vizyon, misyon, değerler” gibi tılsımlı bir omurganın üzerinde işlerini yönetme çabası içindeler. Bir başka açıdan bakarsak onların“ yemini” sayılabilecek bir belgedir bu. Küresel şirketlerin en tepesindeki yöneticilerin 1990’ larla birlikte keşfettikleri toplam kalite yönetimi seferberliğinden geriye kalan; çok azının yaşama geçirildiği ama şirket duvarlarında süslü çerçevelerle dekoratif öge özelliğini aşamamış bu belgelerdir.“ En çok satan, hizmet ağı en yaygın, yeni pazarların iddialı oyuncusu, kaliteden ödün vermeyen, tüketicinin şaşmaz tercihi, müşteri talep ve beklentilerini en üst düzeyde karşılamak, ilk olmak, en iyi olmak, dünya markası olmak, ilk beşe girmek” gibi sığınakları olan vizyon ve misyon ifadeleri, uygulamada hiçbir zaman hiç bir karşılığı olmayan“ değerler” battaniyesi ile örtüldü! Zaten sorun da bu! İnanmadıkları bir“ yemin” nedeniyle hakimler, hekimler ve hakemler sınıfına giremediler. Kimse onlardan, kendi geliştirdikleri“ vizyon, misyon ve değerlerin” hesabını sormadı. Bilançonun son satırına böyle bir şey yansımı- |