lerini gösteriyor. Diğer bir ifadeyle, insanlar kendilerine anlatılan şeyleri değil, bizzat içinde bulundukları konuları uygulamakta daha istekli ve gönüllü oluyorlar. Örneğin çalışan grupların ve komitelerin kurulması, etik gönüllülerinin oluşturulup şirket içerisinde aktif hale getirilmeleri denenebilecek yöntemler arasında. Üçüncü aşama olan ikna ise insanların söz konusu çalışmanın kendilerine olan faydasına inanmaları gerektiğini gösteriyor.“ Etik ve uyum programına uymanın bir çalışan olan bana faydası nedir?” sorusunun cevabını veren birey davranışını o yönde değiştirmeye daha yatkın oluyor. Kültürün son aşamasını ise eylem oluşturuyor. Zira uygulamaya geçmeyen her strateji geçersiz olduğu gibi, eyleme dönüşmeyen her süreç de başarısız oluyor. Bu nedenle kişinin gerek kendi davranışlarını değiştirmesi, gerekse çevresinin davranışlarını değiştirmek için çaba göstermesi neticesinde hedeflediğimiz kültür oluşmaya başlıyor. Eylem aşamasına geçildiğinde, bir nevi“ etik ve uyum mahalle baskısı” hissediliyor. İnsanoğlunun en önemli korkularından olan sosyal dışlanma devreye giriyor. Bu süreç bir yandan davranış değişikliğini sağlarken, diğer yandan da geribildirim mekanizması sayesinde sürekli olarak kendini yenileyebiliyor. Böylece eylem aşamasında tespit edilen bir aksaklık, süreç içerisinde bilgi paylaşımı yapılarak farkındalık aşamasında tekrar ele alınabiliyor. Peki doğru şeyleri yapıp yapmadığımızı nasıl bileceğiz?“ Ölçemediğini yönetemezsin” sözünden yola çıkarak aslında önce nerede olduğumuzu ve nereye gideceğimizi tespit edebiliriz. Kültürü ölçmek ilk başta çok zor gelebilir. Ancak davranış değişikliği metriklerine dayanan bir“ Kültürel Due Diligence” süreci uygulayarak, şirketteki etik ve uyum kültürünün ne kadar yerleştiğini ve eksiklerimizin nerede olduğunu tespit ederek bir yol haritası belirleyebiliriz. Dahası, bu yol haritasının uygulanması neticesinde yaptığımız çalışmaların ne kadar başarılı olduğunu şeffaf bir şekilde ortaya koyabiliriz. |
KÜLTÜRÜN SON AŞAMASINI ISE EYLEM OLUŞTURUYOR. ZIRA UYGULAMAYA GEÇMEYEN HER STRATEJI GEÇERSIZ OLDUĞU GIBI, EYLEME DÖNÜŞMEYEN HER SÜREÇ DE BAŞARISIZ OLUYOR. BU NEDENLE KIŞININ GEREK KENDI DAVRANIŞLARINI DEĞIŞTIRMESI, GEREKSE ÇEVRESININ DAVRANIŞLARINI DEĞIŞTIRMEK IÇIN ÇABA GÖSTERMESI NETICESINDE HEDEFLEDIĞIMIZ KÜLTÜR OLUŞMAYA BAŞLIYOR. |
ŞİMDİ VE BURADA Mevcut küresel ve ulusal şartların bir gereği olarak etik ve uyum kültürüne her zamankinden daha fazla önem vermeliyiz. Önümüzdeki dönemde bu alandaki risklerin daha da artacağını öngörmek zor değil. Kültürün temellerini atıp gelecekte faydasını görmek için şimdi harekete geçmek gerekiyor. Konuyu bu kadar acil hale getiren üç temel durum söz konusu:
1) VUCA olarak adlandırılan, ekonomik ve siyasi olarak belirsiz dönemlerde bireylerin mevcut normların dışına çıkması daha olası hale geliyor. Özellikle ekonomik durgunluk dönemlerinde işini kaybetme korkusu ile etik ve uyum ilkelerini zorlama davranışları hiç de ihtimal dışı değil. 2) Y ve Z jenerasyonu, ya da millenial olarak adlandıran ve bugüne kadar ki kurumsal yapının kendine özgü hiyerarşik yapısını sorgulayan kuşak daha fazla katılım talep ediyor. Bir etik ve uyum kodunu imzalatmak, özellikle bu kuşak için davranış değişikliği göstereceği anlamına gelmiyor. Gelenekselleşmiş kontrol mekanizmalarının dışına çıkmaları neticesinde etik ve uyum riskleri artabiliyor. 3) Satın Alma ve birleşme durumlarında iki farklı kurumun kültürlerinin entegre edilmesi ve ortaya bir sinerji çıkması zorlaşabiliyor. Bu aşamada özellikle işten ayrılmalar ya da kişiler arası anlaşmazlıklar ise etik ve uyum riskleri oluşturabiliyor. Birçok sektörde konsolidasyonun yaşanacağı dönemlerde söz konusu durumlar için önceden tedbir almak gerekiyor.
Sonuç olarak, etik ve uyum çalışmalarında bizi doğru sonuca götürecek kültürü oluşturmaya, bu kültür içerisinde çalışan bireylerden de davranış değişikliği göstermesini sağlamaya ihtiyacımız var. Böylece hem riskleri küçültebilir, hem de denetim mekanizmalarından kaynaklanan maliyetleri azaltabiliriz. Kültür merdiveni olarak tarif ettiğimiz ve eyleme dönüşen bir süreci uygulamak, dahası bunu ölçerek sürdürülebilir bir gelişme sağlamak mümkün. Kültürün gücüne her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyacağımız bir döneme giriyoruz. Aman dikkat! 4
|
11 |