INmagazine Sayı : 5 (Ocak - Şubat - Mart) | Page 47

türlü olamayacağını Rusya’yı üyelikten atarak göstermiştir (7). Üyelerin tümü de büyük ve ileri ekonomiler kategorisine aittir, tümü de ancak II. Dünya Savaşı’ndan sonra politik olarak demokrasi kavramına daha kararlı olarak sarılan ülkelerdir. Anayasası 1947’de Douglas McArthur tarafından dikte edilen Japonya (8) dışında, geri kalan üyeler (Fransa, Almanya, İtalya, Kanada, İngiltere ve Birleşik Devletler) Avrupa ülkeleri ya da Avrupa kökenli ve ağırlıklı olarak Protestan ülkelerdir (9). G7 küresel servetin %64’ünden (AB ile birlikte düşünüldüğünde, %70’inden) daha çoğunu (263 trilyon dolar) ve küresel GDP’nin %47’sini temsil eder. Grubun gündemi normal olarak ekonomik ve fiskal politika, ortak dış politika ve güvenlik politikası ve küresel iklim değişimi sorunları tarafından doldurulmaktadır. Hükümetler düzleminde olmasına karşın hükümet üstü hiçbir yetkesi olmayan organizasyonun işlevi büyümekte olan dünya ekonomisinin sürekli olarak yenilenmekte olan ekonomik sorunları hakkında analiz yapmak ve çözüm politikaları formüle etmeye çalışmaktır. G7 ülkeleri 1975’ten 2015’e dek ekonomik politikaları tartışmak üzere her yıl toplanmış (toplam 41 kez) ve özel olarak maliye bakanları 1987’den bu yana yılda en az iki kez ve zaman zaman dört kez biraraya gelmiştir. 2016 zirvesi Japonya’da toplanacaktır. G7 VE ETIK G7 ülkeleri demokratik, gelişmiş ülkeler olarak kabul edilir. Ama bu bir ölçüde görelidir ve belirleyici karakterleri kendilerinin de etik ve ekonomik olarak gelişmekte olan ülkeler olmalarıdır: Ne ekonomileri ne de etik belirlenimleri insan potansiyelinin tam gerçekleşmesini anlatması gereken “gelişmiş” kavramını doyurmak için yeterlidir. Giderek etik duyarsızlık içinde, ekonomik ve politik çıkarlar uğruna yeryüzünün artık despotları ile sorumsuzca işbirliği yapmakta, ya da Soğuk Savaş dönemini anımsatan politikalar sonucunda dünyanın geniş bölgelerini kaos ve trajedi içerisine düşürmeyi göze alabilmektedirler. G7 – G8 – G7: Despotizm İle Bir Deney. 1997’den sonra Rusya Başkanı Boris Yeltsin’in de katılımıyla grubun G7 HİÇ KUŞKUSUZ CİDDİ ÇÖZÜMLEMEYE, YARATICI VE YAPICI ELEŞTİRİYE GEREKSİNİM DUYAN ÇEKİRDEK BİR ORGANİZASYONDUR. AMA G7’YE YÖNELİK ELEŞTİRİLERDE BİR İÇERİKSİZLİK VARDIR. üye sayısı sekize yükselince grup G7+ ya da G8 olarak yeniden adlandırıldı. Çin Halk Cumhuriyeti grubun ekonomik ölçütlerine uymasına karşın, gelişmemiş bir ekonomi olduğu zemininde üyeliğe kabul edilmedi. 2 Mart 2014’te G7 ülkeleri “Rusya Federasyonu’nun Ukrayna’nın egemenliğini ve toprak bütünlüğünü çiğnemesini” kınadı. Kısa bir süre sonra, 24 Mart 2014’te, Rusya Federasyonu’nun Kırım’ı ilhak etmesi üzerine Rusya gruptan çıkarıldı. G7’nin 2014’te Kırım’ı ihlak ederek Ukrayna’nın egemenliğini çiğneyen ve ek olarak yolcu uçağı MH17’nin düşürülmesinde tetiği çeken olmamasına karşın en son sorumluluğu taşıması olası olan Rusya’yı üyelikten çıkarmasına karşın, G20 aynı şeyi yapmadı. Saldırganı dışlamak yerine saldırganlığı dışlamanın yeğlenmesinin nedeni eğer Rusya gruptan çıkarılacak olursa, arkasından Çin’in, giderek Hindistan’ın da çıkarılmasının gerekeceğinin, sonunda grubun boş bir kümeye indirgenmesi riskinin çok yüksek olduğunun bilinmesi idi. G7 açıktır ki salt bileşimi nedeniyle küreselleşmenin problemlerini ele almaktan G20’den çok daha uzaktır. Ve küreselleşmenin çözmesi gereken problemler, problemli ülkeleri kürenin kendisinden çıkararak çözülemeyecektir. G7 ve Eleştirmenleri. G7 hiç kuşkusuz ciddi çözümlemeye, yaratıcı ve yapıcı eleştiriye gereksinim duyan çekirdek bir organizasyondur. Ama G7’ye yönelik eleştirilerde bir içeriksizlik vardır. 2015’te Bavyera’da 1008 metre yüksekteki Schloss Elmau otelinde yapılan dorukta 7.500 barışçı göstericiden 300 kadarı toplantı yerini kuşatan 3 metre yüksekliğinde ve 7 km uzunluğundaki güvenlik bariyerine ulaşmayı başardı. Bölgede güvenlik 20 bin kadar polis tarafından sağlanıyordu. Protestocular şunu sordular: “G7’nin bütün dünyayı etkileyecek kararlar alması meşru mudur?” Göze aldıkları büyük sıkıntıdan ve gerçekte güzel bir spordan sonra, göstericiler yalnızca “dünyayı etkileyen” kararların alınmasına karşı çıktıklarını bildirdiler. Genel olarak “karar alma” ve özgürce dünyayı etkilemeyen kararlar alma konusunda hiçbir sorunları yoktu. Ve sonuçta alınan kararların neler 45