INmagazine Sayı : 5 (Ocak - Şubat - Mart) | Page 46
FELSEFE
44
organizasyon durumunda beklenmesi
gerektiği gibi, organizasyonun bileşimi
dünyanın etik türlülüğünü ve kültürel
çoğulculuğunu yansıtır. Çin ve Suudi
Arabistan gibi demokratik olmayan ülkeler, henüz kast kültürünü sürdürmekte olan Hindistan ve ayrıca Arjantin, Endonezya, Meksika, Rusya, Türkiye gibi
demokratikleşme ve yasa egemenliğini
benimseme yoluna girmiş ülkeler de
grubun üyeleridir.
G20’nin geleceğini ne denli güçlü küresel fırtınalar bekliyor olursa olsun,
G20’nin yazgısını belirleyecek olan şey
grup içindeki çatışmaların kültürler arasındaki çatışmalar değil ama gelenek
etiği ve modern etik arasındaki çatışma
olmasıdır. Kültürlerin çatışması kavramı
aynı zamanda kültürlerin kendi kendileri ile çatışmalarını da kapsar ve eski
ve yeni, geri ve ileri arasındaki bir çatışma olduğu düzeye dek bu iç çatışma
G20’nin etik dinamiğini oluşturan şeydir. Suudi Arabistan ve Çin de aralarında olmak üzere, grupta etik olarak da
gelişmekte olan ülkelerin demokrasiye
erişme hedefinde şu ya da bu ölçüde
kararlı oldukları varsayılabilir. Homo
sapiens özsel olarak ussal bir varlıktır.
Bu ülkeler, ya da “dünyanın geri kalanı”
denilen alan, onları tarihsel olarak askıya alan yalıtılmışlıktan kurtulmuştur.
Tümü de onlarda olmayan bir yaşam
tarzı ile tanışmaktadır. Altüst olmakta,
değişmekte ve gelişmektedirler ve gelişim aile, toplum ve devlet yapılarının
değişimi olduğu düzeye dek tam olarak
etik değişim denilen şeydir. Bu ülkelerin
tümü de kendilerini yalnızca entelektüel olarak değil ama etik olarak, giderek
estetik olarak da eğitmeleri gereken
gelişme açlığı içindeki ülkelerdir. Tümü
de etik gerilik ve yoksulluklarına biricik
çözümün demokrasi ve modern etik
olduğunun bir bilgisini değilse de hiç
olmazsa bir sezgisini taşımaktadır. Yürürlükteki etik normları modern etiğin
gerisindedir ve açıktır ki insan hakları, duyunç özgürlüğü ve demokrasi ile
geçimsiz böyle etik-dışı etik normlar
üzerine modern ekonomi gibi ussal bir
yapıyı kurmak olanaksızdır. Dünyanın
geri kalanının en büyük çıkmazı Batıdan teknolojiyi almaya çalışırken sık sık
o ödünç teknolojilerin yaratılmasına da
G20 Ülkeleri
Koyu mavi: Üyeler; Açık mavi: Avrupa Birliği Magenta: Konuk Üyeler
G20’NİN GELECEĞİNİ NE
DENLİ GÜÇLÜ KÜRESEL
FIRTINALAR BEKLİYOR
OLURSA OLSUN, G20’NİN
YAZGISINI BELİRLEYECEK
OLAN ŞEY GRUP İÇİNDEKİ
ÇATIŞMALARIN KÜLTÜRLER
ARASINDAKİ ÇATIŞMALAR
DEĞİL AMA GELENEK
ETİĞİ VE MODERN ETİK
ARASINDAKİ ÇATIŞMA
OLMASIDIR.
temel olan modern etik kurumları evrensel değerleri içinde görmeyi başaramamasıdır. Evrensel normlara yönelme
tam olarak bu kültürlerin problemleri
olan arkaik kültürel yapıların yadsınması olacaktır.
Küreselleşme süreci genellikle tekyanlı ekonomik bir süreç olarak görülmesine karşın, hem gelişmiş hem
de gelişmekte olan ülkelerde politik
önderlik etiği üzerinde etkili olmakta,
etikten aşağı yukarı bütünüyle habersiz
politik kültürün yüreğine dürüstlüğün
yerleştirilmesine katkıda bulunmaktadır. Sonuç başka türlü yüzyıllara yayılacak etik eğitim sürelerinin kısalması,
politik kinizmin indirgenmesi, özgürlüğe ve özgür insana güvenin yükselmesidir. Rüşvet ve yolsuzlukları ekonominin doğasına özünlü sayan iş kültürleri
etiğin her güçlü organizasyonun yüreği
ve ekonomik performansın özsel koşulu olduğunu, aslında bütün bir ekonomik etkinlik ve ilişkiler dünyasının etik
varoluşun yalnızca bir alanı olduğunu
anlamaya başlamaktadır. Küreselleşme süreci özsel olarak etik gelişim sürecidir çünkü küresel kültür evrensel
özgürlük değerlerine erişinceye dek
tüm yerel geriliklerin arkada bırakılmasını ister