INmagazine Sayı : 5 (Ocak - Şubat - Mart) | Page 43
Dolayısıyla yanlış yapıldığına dair bilgiyi şirket
dışına açıklayan veya iddia edilen yanlışın doğru olduğuna tanıklık eden çalışanın iş ilişkisi
korunacaktır.
Yine çalışanın bilgi uçurması ile dolaylı olarak
ilgili iki hüküm İş Kanunu’nun 17. maddesinde yer almaktadır. Buna göre, “işçinin işveren
hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve
isnatlarda bulunması” ve “işçinin işvereninin
güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak,
işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi,
doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda
bulunması” işverene derhal fesih imkanı veriyor. Bu haklı fesih nedenlerinin hem bilgiyi
uçuran açısından, hem de yanlışı yapan açısından önem taşıdığı açık. İlk olarak, hukuka,
etik değerlere veya dahili kurallara aykırı davranan işçinin iş sözleşmesinin haklı nedenle
(tazminatsız) feshi mümkündür. Diğer yandan
haklı sebeple fesih nedenleri İş Kanunu’nda
sınırlı sayıda belirtildiğinden, yanlış yapıldığı
bilgisini dışarı uçuran işçinin iş sözleşmesi,
ifşa neticesinde işverenin itibarı zarar görse
dahi haklı nedenle feshedilemeyecektir. Zira
iş sözleşmesinin ancak asılsız ihbar ve isnatta
bulunulması halinde haklı nedenle feshi söz
konusu olabilir. Bu fesih nedeni ayrıca işçilerin
asılsız iddialarda bulunmasını da engelleyici
niteliktedir.
Bu noktada, bilgi uçurmanın işçinin sadakat
borcu ile kesişimine de değinmek gerekir. İş
Kanunu’nda işçinin sadakat borcu yönünden
özel bir kural yoktur. Bunun yerine, Türk Borçlar Kanunu işçinin yüklendiği işi özenle yapmak ve işverenin haklı menfaatinin korunmasında sadakatle davranmak zorunda olduğunu
düzenlemektedir. Sadakat borcunun görünümlerinden birisi de sır saklama yükümlülüğüdür. Daha açık bir ifadeyle, çalışan iş gördüğü sırada öğrendiği sırları iş ilişkisinin devamı
süresince kendi yararına kullanamaz veya
başkalarına açıklayamaz. Hatta bu yükümlülük işverenin haklı menfaatinin korunması için
gerekli olduğu ölçüde, iş ilişkisinin sona ermesinden sonra da devam eder.
Bu çerçevede, işyerine veya işverenine ilişkin
yanlışı ifşa eden işçi, sadakat borcunu ihlal
ettiği iddiasıyla karşı karşıya kalabilir. Sadakat borcunun ihlali işverenin güvenini kötüye kullanmaktan bahisle haklı sebeple feshe
dahi söz konusu olabildiğinden, çalışanın bilgi
uçurmasının sonuçları ağır olabilir. Dolayısıyla
sorun sadakat borcunun sınırlarına ilişkindir;
diğer bir ifadeyle, cevaplanması gereken soru,
yanlış davranışın ifşasının, sadakat borcunun
bir görünümü olan sır saklama yükümlülüğü
karşısında meşru olup olmadığıdır. Kanımızca,
ifşa edilen bilginin niteliği ve kamu bakımından önemine göre, çalışanın sadakat borcunu
arka planda bırakmak gerekir. Hukuka veya
etik kurallara aykırı olan davranışın ortaya
çıkarılması, çalışanın sır saklama yükümlülüğünden daha üstün tutulmalıdır. Ancak, konu
henüz yargı kararlarında tartışılmış ve öğretide
de görüş birliği olmadığından kesin bir yanıt
vermek de güçtür. Her durumda çalışan ölçülü davranmalıdır. Daha açık bir ifadeyle, çalışan yanlışın anlaşılması için gerekli ve yeterli
olan bilgiyi açıklamakla yetinmelidir.
SONUÇ OLARAK…
“Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar”
atasözünün var olduğu bir toplumda yaşadığımızın farkında olarak, bilgi uçurmanın etik
ve erdemli bir davranış olduğunun toplumsal
anlayış haline gelmesinin ancak bu kavramın
öncelikle her bir birey seviyesinde benimsenmesiyle sağlanabileceği inancındayız. Bu açıdan işverenlere ve yöneticilere önemli görevler
düştüğü açık. Yöneticilerin bilgi uçurma konusunda kararlı olmaları ve etkin politikalar benimseyip bunları uygulayarak işyerlerinde bu
anlayışın benimsenmesine katkıda bulunmaları gerekiyor. Politikaların hazırlanması ve bu
konuda çalışanların bilgilendirilmesinin yeterli
olmayacağı ise unutulmamalı çünkü politikaların etkililiği hepimizin bildiği gibi uygulanmalarına bağlıdır. Uygulama ise birkaç köşeye dilek ve şikayet kutusu yerleştirerek değil, daha
aktif bir şekilde yürütülmelidir. Örneğin, çalışanlar ile konu hakkında periyodik toplantılar
yapılmalı, politikalar ve uygulamaya yönelik
önerileri dinlenmeli, ifşa halinde çalışanların
nasıl korunacağı planlanmalı
ve bunlar çalışanlara anlatılmalı, ihbarların araştırıldığı
gösterilmeli ve sonuçlar ilan
edilmelidir. Çalışanların bilgi uçurmanın etik bir eylem
olduğunu farkına vardığı noktada, bunun toplum anlayışı
haline gelmesi umuyoruz kaçınılmaz olacaktır. 4
Aktan, Coşkun Can;
Organizasyonlarda Yanlış
Uygulamalara Karşı Bir Sivil Erdem,
Ahlaki Tepki ve Vicdani Red Davranışı:
Whistleblowing, Mercek Dergisi, 2006,
s.1, http://www.canaktan.org/yonetim/
whistleblowing/aktan-whistle.pdf
BILGI UÇURMA
POLITIKASININ
ETKIN BIR ŞEKILDE
UYGULANABILMESI
IÇIN DIĞER BIR
ÖNERI ISE BILGIYI
UÇURANIN
KORUNMASIDIR.
ÖZELLIKLE
KIMLIĞININ GIZLI
TUTULMASINI
ISTEYEN KIŞININ
BILGILERI KENDISI
ISTEMEDIKÇE
AÇIKLANMAMALIDIR.
41