INmagazine Sayı : 5 (Ocak - Şubat - Mart) | Page 25

veya etik tutuma aykırı davranışlara karşı bir yaptırım olmadığı fark edildiğinde insanların farklı kural veya etik davranışları ihlal etmek konusunda neredeyse kendilerinde bir “hak gördükleri” ortaya çıkmıştır. Aynı şekilde eğer çalışanlar kurumlarında bir düzensizlik veya kurallara uyumda bir zaafiyet görüyorlarsa, kurumda kendilerinin kural veya etik dışı davranışlarını engelleyecek gerçek bir otoritenin bulunmadığını düşünüp yolsuzluk, dolandırıcılık, işten kaytarma gibi suiistimallerde çok daha rahat bulunabiliyorlar. Kuralların olmadığı düşünülen ortamlarda hukuki ve etik sınırlar ne yazık ki başka kurallar için de ihlal edilebilir görülebiliyor. Böylece kurumlarda ihlallerin derecesinin artmasını engellemek için küçük ihlal ve kabahatlerin fark edilebilir etkilerinin hızlıca önlenmesi son derece önemli. Bir kurum bir ilişkisinde etik olup da diğer başka bir tür ilişkisinde etik dışı olamaz. Etik dışı davranışlar birçok örnekte de görüleceği gibi bir orman yangını kadar hızlı yayılıp tüm kurumu “yakabilir”. Eğer kurum içinde etik dışı davranışlar artma eğilimi gösterirse, bu tür ihlalleri geri almak oldukça zorlaşacaktır. Başka bir deyişle eğer kurumun etik kültürü, zombileşme virüsünü alıp hastalanırsa bu durumda kurum içi bireyler de bu durumdan hızla etkileyecek ve zombileşecektir. Kurumlar işlerin raydan çıkmasını ve çok daha fazla maliyet, enerji ve itibara mal olacak etik krizler yaşamayı istemiyorlarsa ilk hedefleri “kırık pencereleri” acil olarak tamir etmek olmalı. Yoksa kısa zamanda kırılmayan pencere bulmaları zorlaşabilir… RASYONALIZASYON VE BILIŞSEL ÇELIŞKI Peki bir CFO nasıl dürüstlüğüne şüphe düşürmeden her sene umursamadan kişisel hesabına para akışı sağlayabilir? Nasıl bir yatırımcı 25 yıl boyunca yatırım yerine müşterilerinin parasını cebine atar ve bundan rahatsızlık duymaz? Nasıl bir memur en ufak vicdan azabı duymadan çaresiz insanların bile rüşvetlerini kabul edebilir? İşte bu tür anlaşılması zor durumlar için de yine sosyal psikoloji çerçevesinde geliştirilmiş “Bilişsel Çelişki” teorisine (Cognitive Dissonance) başvurmakta fayda var. Bilişsel Çelişki teorisi davranışlarımızın ve düşüncelerimizin uyumlu olması gerekliliğinden yola çıkar. Bu yaklaşıma göre, davranış ve  düşüncelerimizin çelişkiye düştüğü durumlarda, gerekçelendirmeyle (justification) çelişkiyi ortadan kaldırır ve iç uyumu sağlarız. Bunun için en iyi örnek herhalde sigara tiryakiliği olacaktır. Araştırmalar gösteriyor ki sigara kullanıcıları bu zararlı alışkanlıktan kurtulamamasının ana sebebi BIRKAÇ KIRIK PENCERESI OLAN BIR BINA DÜŞÜNÜN. CAMLAR TAMIR EDILMEMIŞSE VANDALLAR BIRKAÇ CAM DAHA KIRMAYA MEYILLIDIR. SONUNDA BINA BOŞ ISE, TÜM CAMLARI KIRILABILIR. BU SAPTAM QS