GÖ R Ü Ş
6
“BOAT PEOPLE”,
1980’LERDEN BU
YANA YAŞANAN
BIR TRAJEDI. AMA
UCU AVRUPA’YA
DOKUNMAMIŞTI.
GÜNEY ASYA’DA
INSAN ONURUNA
YAKIŞIR BIR
YAŞAMIN UZAK
KOŞULLARINDAN
KAÇAN ON
BINLERCE KIŞININ
YAŞAMLARINI
KIMSENIN
KABUL ETMEDIĞI
TEKNELERDE
GEÇIRDIĞI YILLAR
O KADAR DA UZAK
DEĞIL...
lar bulunan Amerikalı “yatırım danışmanı” ve
“finansör” Bernard Madoff’a 50 milyar dolar
yatıranlara ne diyeceğiz?
Yaşam bizlere “mutluluk” vaat ediyor. Bizim
yaptığımız ise bunu nasıl “mutsuzluğa” dönüştüreceğimizle ilgili belki de bir ömür boyu sürecek bir uğraş! Yolsuzluk, rüşvet, suiistimalden
yana olmak gibi karşı olmak da bir “karakter”
tanımı. Bu da ömür boyu sürecek zorlu bir
kavga!
Tam bir paradigmadır bu kavga…
Mafyanın raconu gibi kararların bir zaman sonra “yasa, yönetmelik” adı altında yaşamın içine
zerk edilmesi, bu kavganın etik değil karakter
sorunu olduğunu ortaya koymaktadır.
na azgın dalgalarla boğuşan o şişme botlarda
“umut” arıyor. Bir kısmı başarıyor. Ama sadece karaya çıkmayı. Arkadan gelecek günlerde
kendisini nelerin beklediğini bilemeden pusulasız bir yaşama gidiyor aslında. Öte yandan,
binlercesi, Bodrum’da cesedi karaya vuran üç
yaşındaki çocuk gibi umudunu denizlerin tuzlu sularına terk ediyor.
Bu insanları bu kadar çaresizce ait oldukları
yerden göç etmeye mecbur tutan etkenleri alt
alta sıraladığınızda, B-20 toplantısına katılan
gelişmiş ülkelerin özellikle geçtiğimiz yüzyıl izlemiş oldukları siyasetin, ekonomik ve sosyal
yaptırımlarının izlerini bulmak mümkün değil
mi?
Ve bu insanlar sadece yaşayabilmek için
“onurlarını” bile terk etmeye zorlanmışlarsa
bunu hâlâ “bugün” ortaya çıkmış bir sorun
gibi mi değerlendirmek ve çözüm üretmek gerekecek?
“Boat people”, 1980’lerden bu yana yaşanan
bir trajedi. Ama ucu Avrupa’ya dokunmamıştı. Güney Asya’da baskıdan, korkudan, insan
onuruna yakışır bir yaşamın uzak koşullarından kaçan on binlerce kişinin yaşamlarını
kimsenin kabul etmediği teknelerde geçirdiği
yıllar o kadar da uzak değil. Sadece farklı bir
coğrafyada farklı et