Otto Pérez Molina
yılında hayatını kaybetti. Yönetimde olduğu
dönemde ülkenin kişi başına düşen milli geliri
895 dolardı. Filipinler’de Ferdinand Marcos:
Kişi başına düşen milli geliri 912 dolar olan ülkesinde servetini 10 milyar dolara yükseltmeyi
başarabilmişti! Ülkesinden kaçmak zorunda
kaldıktan sonra servetini harcayacak zamanı
bulamadı. Duruşma kapılarında hayatını kaybetti. Eşi Imelda Marcos servetinin simgesi
haline gelmiş 3000 çift ayakkabısı ile baş başa
kaldı! Peru’da Alberto Fujimori: İstifaya zorlandığı gün tespit edilebilen serveti 600 milyon
doları aşmıştı! Ve diğerleri... Bu devlet adamlarının ortak buluşma alanı “rüşvet, yolsuzluk
ve suiistimal”!
Aslında sorunu rüşvet, yolsuzluk, suiistimal ve
benzer kavramların içine hapsetmek ne kadar
doğru, tartışılır! Sanırım sosyologlar bunu daha
iyi değerlendireceklerdir. Ancak tanık olduğumuz bu tür olaylar bir “karakter” sorunu olarak
karşımıza çıkıyor sanki. Kişilerin karakterinden
çok o kişilerin yönettiği ülkenin, o döneme ait
karakteri gibi bir şeyden söz ediyorum. Yönetimin en tepesinde ve özellikle aile bireylerinde
toplumun duyarlılık ve değerlerine aykırı bir iş
yapma biçimi peydahlanıyorsa bu, hızla radar
çevirmesi ile trafik cezası kesmek durumunda
olan bir polisin kendisinde de benzer bir “hak”
iddia edip, ruhsat içindekini kabul etmesine
kadar varabiliyor.
Veya yasalarla koruma altına alınmış sit alanlarının derecelerinin değiştirilerek yazlık kooperatif işine kalkışmak oradaki mülk sahipleri için
bir “hak” olarak tanımlanabiliyor. Halka açık
kıyıların turizm işletmesi adı altında halka “yasak” hale dönüştürülmesinde de yine aynı “karakter” devreye girebiliyor. Devletin tepesinde
bu işler oluyorsa buralarda da olabilir! Zaten,
gittiğiniz bir şehirde yapılaşmanın, kentleşmenin şekli şemali, orada ne kadar rüşvet, yolsuzluk ve suiistimal olduğunu çok net ortaya
koyuyor. Tabii kimlerin işin içinde olduğunu da!
Alberto Fujimori
Ferdinand Marcos
DÖNEMİN KARAKTERİ
Türkiye’de yakın geçmişte “prens” adı altında
Amerikalardan getirtilen “okumuş çocuklar”ın
rüşvet ve yolsuzluk batağına bulaşmış olmaları
sadece onların kabahati mi? “Rüşvetin belgesi
mi olur p……k” iş hayatımızın kenar süslerinden biri olarak belleklerde yer etmedi mi?
Bu veciz ifadenin muhatabı Engin Civan belli
ki işini yönetirken etik değildi! Mafya kurşunla “racon” kesti. Kolu yaralı kurtuldu. Şimdi
ABD’de hırdavatçılık yapıyor. Ama Engin Civan
1980’li yılların iş yapma biçiminin bir karakter
“markası” olarak tarihe geçti!
Belki de devlet ihalesi kazanabilmek için papatyaların arasına karışmak; baş papatyanın
karşısında diz çöküp el öpmeyi bir ihale süreci
gibi tanımlamak o dönemin “karakterine” atıfta bulunulan görüntüler arasındadır.
İşin enteresan tarafı bunları bile bile, göre göre
halk yığınlarının rüşveti, yolsuzluğu veya suiistimali onaylamasıdır! Bu da sosyolojik bir vakadır. Jet Fadıl örneği: Siirt’te otomobil üretmeye
kalkışmasını halk yığınları onu milletvekili seçerek taçlandırdı. Bitmemiş inşaatlarına para
yatırmış olup avuçlarını yalayanlar, bir anda
Maldivler’de yapacağı projenin içinde buldular
kendilerini. Hem de avuçlarında ne kaldıysa
onları da vererek!
“Karakter” böyle kurguluyor kendini. Okumuş,
okumamış olmakla bir alakası da yok. Öyle
olsa, yatırımcıları arasında ünlü sporcular,
film yönetmenleri, iş insanları hatta bankacı-
FILIPINLER’DE
FERDINAND
MARCOS, KIŞI
BAŞINA DÜŞEN
MILLI GELIRI 912
DOLAR OLAN
ÜLKESINDE
SERVETINI 10
MILYAR DOLARA
ULAŞTIRMIŞTI.
DURUŞMA
KAPILARINDA
HAYATINI
KAYBEDİNCE, EŞI
IMELDA, 3000 ÇIFT
AYAKKABISI ILE
BAŞ BAŞA KALDI!
5