HUKUK
ler , teşebbüsler ve düzenleyici kurumlar bazında kalıyor . Bu çerçevede , tüketicilerin ; ürün ve hizmetler için ödemeye hazır oldukları fiyat düzeyleri , rasyonel tercihleri , ikame algıları gibi faktörler ağırlıklı olarak dikkate alınıyor . Firmalar ise , birer insan topluluğu olarak değil , kar maksimizasyonu odaklı ekonomik bütünlükler olarak görülüyor . Rekabet hukuku incelemeleri , cinsiyet bazlı değerlendirmelere genellikle kapalı ve bu durum da , “ objektif bakış açısı ” olarak yorumlanıyor .
Bu çerçevede , OECD ’ nin , 2018 yılı itibariyle başlayan , toplumsal cinsiyet perspektifini dikkate alan bir rekabet hukuku politikası geliştirmenin yollarını araştırmaya yönelik girişimlerinin , bu alanda öncü nitelik taşıdığını söylemek mümkün .
10
OECD , Kanada Rekabet Otoritesi (“ Canadian Competition Bureau ”) işbirliği ile yakın zamanda başlattığı “ Toplumsal Cinsiyeti Kapsamına Alan Rekabet Politikası Projesi ” (“ The Gender Inclusive Competition Policy Project ” 4 kapsamında ; toplumsal cinsiyet konusunda rekabet otoritelerine yeni bulgular sağlamayı , bu alandaki tartışmalara yön vermeyi ve diğer araştırmacıları da bu konuda çalışmaya motive etmeyi ve nihayet , rekabet kurumlarına , toplumsal cinsiyeti dahiliyetine alan bir rekabet politikasını nasıl geliştirecekleri hususunda pratik bir kılavuz geliştirmeyi amaçladı .
Bu kapsamda , Eylül 2020 ’ de yapılan çağrı üzerine 28 ülkeden gelen 61 araştırma proje önerisi arasından seçilen yedi proje , Ekim 2021 ’ de çevrim içi bir konferansta kamuoyu ile paylaşıldı . Seçilen projeler ; kartel davranışı , rekabet hukuku dosyalarının önceliklendirilmesi , ilgili pazarların tanımlanması ve kamu yararı mülahazaları gibi konulara toplumsal cinsiyet odaklı analizlerin dahil edilmesinin olası etkilerini araştırıyor .
Söz konusu araştırma projelerinden üçüne bu yazıda biraz daha detaylı yer vermek istedik . İlk olarak , “ Toplumsal Cinsiyet ve Danışıklı Hareket ” üzerine yapılan araştırmanın bulgularına değinelim . Buna göre ; erkek karar alıcılar , rekabet ihlallerini gerçekleştirmeye daha meyilli . Kadınların karar alıcı olduğu durumlarda ise , rekabete aykırı anlaşmalar daha nadir görülüyor ve bu durum , genel itibariyle , kadınların suçluluk ve utanç duygularından kaçınma eğiliminde olması nedeniyle nadiren rekabete aykırı anlaşma yapmasından kaynaklanıyor . Ayrıca , kartel oluşumu sonucunda birileri ( tüketiciler ) zarar görüyor ise , kadınların davranış değişikliğine gittiği ( kartele katılmaktan vazgeçtiği veya kartelden ayrıldığı ) belirleniyor . Nihayet , kartel-karşıtı politikalar ve toplumsal cinsiyet eşitliği politikaları arasında bir tür tamamlayıcılık ilişkisi söz konusu . Buna göre , rekabet poli-
Bu çerçevede , OECD ’ nin , 2018 yılı itibariyle başlayan , toplumsal cinsiyet perspektifini dikkate alan bir rekabet hukuku politikası geliştirmenin yollarını araştırmaya yönelik girişimlerinin , bu alanda öncü nitelik taşıdığını söylemek mümkün .