INmagazine Sayı 28 Etik ve İtibar Derneği INmagazine sayı 28 | Page 23

Bu yaptırım gücünün yanı sıra , ilgili ülkeler dünyanın en gelişmiş yüzünü temsil etmekte olup , bu ülkelerde yerleşik bir hukuk kültürü ve bunun getirdiği uygulamaya uygun hukuk tekniği mevcuttur ve uygulama için de gerekli etik değerlere sahip eğitimli bireyler bulunmaktadır , ayrıca kanunların uygulanması için gereken ekonomik ve teknolojik imkânlar da sağlanmıştır . Dolayısıyla halka halka iç içe geçmiş eğitim , kültür , etik değerlerin bir devamı olarak etik bir iş kültürünün sağlanması ve bu kültürün otomatik sistemler tarafından oluşturulmuş eğitim , test , uyum aktiviteleri gibi hatırlatıcılar ( reminder ) ile sağlanması mümkündür . Örneğin Kanada ’ da büyüyen bir vatandaş , ayrımcılık , ırkçılık , türcülük , rüşvet gibi konularda daha doğuştan bulunduğu toplum tarafından etik ve ahlaki olarak eğitilmekte , ekonomik olarak arka kapılardan dolaşmanın imkânı olmadığını bilmekte ve hayatını bu doğrultuda yaşamaktadır . Dolayısıyla iş hayatına girdiğinde , aldığı eğitimler hafızasında oluşmuş bu davranış kalıplarını destekleyecek , fazla bir efor sarf etmeden doğru olanı yapmaya doğru yönelecektir .
Mesela Türkiye ve Ortadoğu özelinde konuya yaklaşırsak , bölgede ulusal devlet yapıları hâkim olup yerel kültürün global değerlerle entegrasyonu ekonomik ve mali konular dışında oldukça sınırlıdır
19 otomatize sistemler aracılığıyla yerine getirilmesi amaçlanmış , bu yolla hem günümüzde şirketlerin birincil önceliklerinden olan insan kaynağı ekonomisinin sağlanması hem de teknolojik yöntemlerin uyum alanına da uygulanması amaçlanmıştır .
Ancak bu tip otomatik uyum programlarının özellikle dünyanın çeşitli yerlerinde aynı etkiyle uygulanıp uygulanamayacağı halen bir soru işaretidir . Zira çağımızda ABD veya Avrupa Birliği gibi federatif yapılar kendi içlerinde uygulayacağı kanunlar üzerinde anlaşmış olup bu kanunları tüm üyelerinin aynı şekilde uygulaması için gerekli yaptırım gücüne sahiptir .
Yukarıda bahsedildiği üzere , gelişmiş ülkelerde kendi içinde oldukça tutarlı ve işlevsel hukuk uyum programları kulağa mantıklı gelmektedir . Ancak maalesef dünya hiçbir zaman bu kadar tozpembe bir dönem yaşamamıştır . Zira yukarıda bahsedilen eğitimli azınlık dünya nüfusunun çeyreği bile olmayıp , her ne kadar dünyaya hâkim ekonomiler olsa da sayısal ve kültürel olarak dünya nüfusu içerisinde çoğunluk değildir . Bu sebeple ilgili otomasyon süreçlerinin çıkış yeri olarak seçilen ülkelerin bütün dünyayı kapsayıcı kurallar oluşturup oluşturamayacağını irdelemekte fayda vardır .
Mesela Türkiye ve Ortadoğu özelinde konuya yaklaşırsak , bölgede ulusal devlet yapıları hâkim olup yerel kültürün global değerlerle entegrasyonu ekonomik ve mali konular dışında oldukça sınırlıdır . Ayrıca her bir ülkenin farklı mevzuatları olup bu mevzuatlar temelde rüşvet gibi konularda ilgili eylemin suç olduğuna dair hükümler içerseler de uygulama söz konusu olduğunda kendi içlerinde oldukça farklı yöntemler izlemektedir . Dolayısıyla bu iki farklı kültürün , birbirini bir dekoder olmaksızın anlaması hemen hemen imkânsızdır . Zira