11 nuçlar doğmasını sağlayan bir mekanizma olarak karşımıza çıkmaktadır . Örneğin , Türk Ceza Kanunu uyarınca , rüşvet veren veya bu konuda kamu görevlisiyle anlaşmaya varan bir kişinin , soruşturma başlamadan önce pişmanlık duyarak durumdan soruşturma makamlarını haberdar etmesi halinde , hakkında rüşvet suçundan dolayı cezaya hükmolunmayacağı , verdiği rüşvetin de kamu görevlisinden alınarak kendisine iade edileceği düzenlenmiştir .
Bununla birlikte , Türk Ceza Kanununda benimsenen şahsilik prensibi nedeniyle , şirketlerin suçun öznesi olarak yer alamadığı görülmektedir . Türk hukukunda , bir suç bir şirketin organ veya temsilcilerinin iştiraki ile işlendiği takdirde , -tüzel kişilere yönelik güvenlik tedbirleri haricinde- cezai yaptırımlar yalnızca suçu işleyen ilgili kişiler açısından söz konusu olmaktadır . Diğer bir deyişle , Türkiye ’ de bir şirketin yolsuzluk suçunun öznesi olabilmesi mümkün değildir ve ancak ilgili yolsuzluk suçunu işleyen gerçek kişiler suç sayılan fiilin öznesi olabilmekte ve adli para cezası ve / veya hapis cezası yaptırımları uygulama alanı bulmaktadır . Öte yandan , bilindiği üzere Türk Ceza Kanunu uyarınca bazı suçlar kapsamında şirketlere özgü birtakım güvenlik tedbirleri de uygulanabilmektedir . Güvenlik tedbirleri , takibi şikâyete bağlı suçlarda olduğu gibi ilgili suça ilişkin kanun maddesinde öngörüldüğü hallerde uygulanabilmektedir . Örneğin rüşvet suçu kapsamında Türk Ceza Kanunu , verilen rüşvet nedeniyle bir tüzel kişinin haksız bir menfaat elde etmesi halinde ( i ) şirketin faaliyetlerine yönelik olarak verilmiş iznin iptali , ( ii ) suçun işlenmesi ile elde edilen veya suçun konusunu oluşturan ya da suçun işlenmesi için sağlanan maddi menfaatlerin müsaderesi , ( iii ) suçun işlenmesi ile elde edilen veya suçun konusunu oluşturan ya da suçun işlenmesi için sağlanan maddi menfaatlerin değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazançların müsaderesi şeklinde güvenlik tedbirlerine hükmedilebileceğini düzenlemiştir .
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ’ nda da , yine şahsilik prensibinden yola çıkılarak , tüzel kişiler açısından cezada uzlaşma ya da etkin pişmanlık gibi bir kavram ya da mekanizmaya yer verilmemiştir . Dolayısıyla , bir şirketin uzlaşma ya da cezada indirimden yararlanma gibi bir eğilimi olsa dahi , Türk kanunları ceza davaları öncesinde uzlaşma mekanizmasını mümkün kılmamıştır .
Yukarıda açıklandığı üzere , kendi kendini ihbar ( self-reporting ) ve yetkili makamlar ile işbirliği yapılması suretiyle cezada indirim uygulanması Türk hukukunda tüzel kişiler açısından mümkün olmamaktadır . Her halükarda , hem Türkiye ’ de yerleşik ve faaliyet gösteren yerel şirketlerin hukuka uyum süreçleri açısından , hem de Türkiye ’ de faaliyet gösteren