INmagazine Sayı 21 Etik ve İtibar Derneği | Page 23

i . Mental Gizlilik Hakkı : Nöral aktivitenin görüntülenmesi için nöroteknolojiler aracılığıyla çok sayıda “ nöroveri ” elde edilebilmektedir . Çok daha yüksek seviyede nöral aktivite akışının kaydedilmesi ile yakın gelecekte “ teknolojik bir zihin okuma ” dan söz edebilmek mümkün görünmektedir . Nöral aktivitelerin deşifre edilebilmesi ve erişilebilir olması halinde , düşünce akışlarımız ve duygularımız , bizim rıza ve farkındalığımız olmaksızın erişilebilir hale gelebilecektir . Nöroverilerin diğer sağlık verileri ile aynı statüde değerlendirilmesi ve halihazırda merkezileştirilen sağlık veri kayıt sistemlerinin bir parçası haline gelmesi , bireylerin zeka , duygu , düşünce gibi bireyin mutlak hakkı bulunan ve açıklamaya zorlanamayacağı manevi kişilik unsurlarının paylaşılması riskini doğurabilecektir .
Bununla birlikte , nöroverinin sadece klinik uygulamalar sırasında elde edilen verilerle sınırlandırılmaması gerekir . 2017 yılında yapılan bir çalışmada , akıllı telefon taşıyan bireylerin telefondaki aktivitelerinin izlenmesi aracılığıyla elde edilen veriler sayesinde Alzheimer hastalığına dair erken belirtilerin tespit edilebileceği belirtilmiş . Yine , 2015 yılındaki bir başka araştırmada , bireylerin klavye kullanımlarının analizi sayesinde Parkinson hastalığının daha erken teşhis edilebileceği keşfedilmiştir . Bu verilerin , günlük hayatımızın parçası olan teknolojilere entegre edilen sistemler aracılığı ile , bu teknolojileri kullanan bireylerin herhangi bir bilgisi ve rızası olmaksızın salt kullanım yoluyla elde edilebilmesi mümkündür . Bu veriler aracılığıyla “ doğrudan hedef odaklı reklam ” gibi ticari uygulamalar çok daha manipülatif boyutlara ulaşabilmekte , özel sigorta şirketlerinin bu verileri satın almasıyla bireylere uygulanacak primler çok daha yüksek seviyelerde hesaplanabilmekte , şirketlerin işe alım tercihlerinde bu gizli verileri
Nöroteknolojilerin gelişmesi ve yaygınlaşması sonucunda , tıpkı kişisel verilerde olduğu gibi , toplumsal fayda amacı arkasında geniş çapta nöroverinin devlet kurumları başta olmak üzere ticari şirketler tarafından kullanılacağı öngörülebilir bir risktir .
kullanması mümkün olabilmektedir . Oysa nöroverinin , salt bireyin mutlak kontrol ve iradesi altında bulunması , ticari işlemlere konu olmaması , hiçbir şekilde amaç dışı kullanılmaması ve merkezi bir veri kayıt sisteminin parçası haline getirilmemesi gerekir . Nöroverinin gizliliği hakkı , diğer kişisel verilerden farklı olarak , paylaşılması halinde sadece bireyin manevi varlığını oluşturan unsurların ifşası sonucunu değil , aynı zamanda bireyin karar ve irade mekanizmasının paylaşılmasına ve birey davranışlarının başka kişilerce kontrolüne ve manipülasyonuna da imkân veren nöroveriyi korumaktadır . Yuste ’ nin de ifade ettiği gibi , “ nöroverimiz fiziksel olmasa da mental bir organdır ve tıpkı organ satışının yasak olduğu gibi , manevi varlığımızı , kim olduğumuzu temsil eden bu organın ticari işlemlere konu olması yasaklanmalıdır .” Bu bakımdan , nöroverinin güvenliği ve mental gizlilik hakkının uluslararası alanda mutlak ve temel bir insan hakkı olarak düzenlenmesi gerekmektedir .
ii . Şahsi Kimlik Hakkı / ( Şahsi özerklik hakkı ) Şahsi kimliğini dış müdahalelerden koruma ve şahsiyetini kendi manevi varlığı sınırları içerisinde sürdürme hakkı olarak da ifade edebileceğimiz şahsi kimlik hakkı , teknoloji ve bireylerin bilinçleri arasındaki etkileşim karşısında korunmaya muhtaç olması sebebiyle önem taşımaktadır . Sinir hastalıklarının tedavisinde kullanılan derin beyin stimulasyonları , kimi zaman bireylerde davranışsal ve karakteristik değişikliklere , eylemsel bulanıklıklara yol açabilmektedir . Bu konuda yazının başında verilen Phineas Gage vakasında görüldüğü üzere , Frontiers in Behavioral Neuroscience dergisinde paylaşılan ilginç bir olaya göre , obsesif kompulsif bozukluk sebebiyle derin beyin stimülasyonu tedavisi gören altmış yaşındaki Hollandalı “ Mr . B ”, tedavinin başlamasından sonra fanatik bir Johny Cash hayranı olmuş ; ancak tedavi-
21