INmagazine Sayı 18 | Page 22

KRİZ Şirketler Kriz Zamanlarında Suistimallere Karşı Neden Daha Kırılgan Oluyor? Yazı: Fikret Sebilcioğlu - SMMM, CFE, TRACE Anti-Bribery Specialist COVID-19 öncesi dönemde şirketlerdeki iç kontrol sistemleri, yönetim kurulu ve üst düzey yönetimin risk anlayışı çerçevesinde tasarlanmıştı ve uygulanmaya devam ediyordu. COVID-19 salgınının getirdiği anormal, istikrarsız ve karmaşık 1 iş ortamı, yöneticilerin odağını bu krizde iş süreçlerine ve operasyonlara kaydırdı. 20 Böylesine derin yaşanan bir krizde, şirketlerin kaynaklarını yeni gelişen olaylara ve bunların etkilerini yönetmeye ayırması doğal. Ancak bazı şirketlerin bu süreçte, geçmişten gelen ve bu dönemde oluşan suistimal risklerine karşı savunmasız kalması da oldukça muhtemel. Eğer eski krizler bizim için bir yol gösterici olacak ise içinden geçtiğimiz dönemin birçok şirkette suistimal tohumlarının atıldığı bir dönem olduğunu söylememiz çok da yanlış olmayacaktır. Kriz dönemleri her zaman suistimalciler için birçok fırsat sunmaktadır. Bu risklerin farkında olmak, suistimal risk değerlendirme süreci olan şirketlerde kolaylıkla dikkate alınabilir, olmayanlarda ise ne yazık ki zaten “kötü” olan durum “daha kötü” olacaktır. Rüşvet ve Yolsuzluk ACFE (Association of Certified Fraud Examiners) tarafından COVID-19 öncesi hazırlanan “2020 Uluslara Rapor - Küresel İş Suistimali ve İstismar Üzerine Çalışma” 2 , Türkiye’nin de içinde bulunduğu Doğu Avrupa ve Batı/Orta Asya Bölgesi’nde en sık karşılaşılan suistimal türünün %61 oranla yolsuzluk olduğunu gösteriyor. Diğer bir deyişle 100 vakanın 61’inde rüşvet, çıkar çatışması, ihaleye fesat karıştırma gibi yolsuzluğa ilişkin bir suistimal türü tespit edilmiş. Ayrıca Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün 2019 Yolsuzluk Algı Endeksi’ne göre Türkiye, 39 puanla Somali’nin sonuncu olduğu 180 ülke içinde 91’inci sırada. Türkiye, son 5 yılda durumu en fazla kötüleşen üç ülkeden biri. Bu veriler COVID-19 öncesi dönemde dahi Türkiye’de yolsuzluk riskinin oldukça yüksek olduğunu gösteriyor. Aşağıda belirttiğim nedenlerden dolayı COVID-19 döneminde ve sonrasında bu suistimal türlerinde önemli artışlar olması kaçınılmaz gibi görünüyor. Kamu ile Olan İlişkiler Bu dönemde hükümetler, şirketlerin ve bireylerin krizin yarattığı olumsuz koşullardan asgari seviyede etkilenmesi için birçok önlem alıyor. İçinde bulunduğumuz durum aşağıdaki gibi özetlenebilir: • Türkiye de dâhil birçok ülkede şirketlere ve bireylere can suyu olması için sisteme önemli tutarlarda nakit enjekte ediliyor. Sistemde sıcak paranın aniden dolaşması ve özellikle paranın ağırlıklı olarak kamu görevlilerinin inisiyatifleri doğrultusunda dağıtılması, doğal olarak rüşvet ve yolsuzluk risklerini arttırabilir. • Hükümetler tedarikinde zorluk çektikleri ürünleri ve hizmetleri can havliyle, baskı altında ve hızlı bir şekilde özel şirketlerden satın alıyor (Örneğin; ilaç, vantilatör, maske, hastane inşaatları, hasta nakliyesi gibi.). • Pazarda bulunması zorlaşan ürünlerle ilgili olarak bunu fırsata çevirmek isteyen özel şirketler makul olmayan fiyat artışları yapabilir ancak bunu önlemesi gereken kamu görevlileriyle olası etkileşim yeni rüşvet ağlarının kurulmasına neden olabilir. • Hükümet krizin etkilerini azaltmak için bu dönemde ticaret, ithalat, ihracat, nakliye gibi süreçlerle ilgili yeni kurallar ve onaylar devreye sokmaktadır. Bu kurallar kötüye kullanılabilir, yetkililer onay veya önceliklendirmeler için yasadışı ödemeler talep edebilir. • COVID-19’dan mağdur olan vatandaşlar için düzenlenen bağış kampanyaları bir taraftan önemli bir insani hareket 1 The Publicly Available Specification for Crisis Management (PAS 200:2011) issued by the Cabinet Office and the British Standards Institution 2 https://acfepublic.s3-us-west-2.amazonaws.com/2020-Report-to-the-Nations.pdf