INmagazine Sayı 14 | Page 17

ğini önceden tahmin etmesi pek de zor olmasa gerek. Peki çalışanlara nasıl davranıl- malı ki etik ve iyi niyete uymayan davranışlar ile karşılaşılmasın? Bu konuda kişisel tercihim; kurum kültürünü içselleştirmek için, iyi ve kötüyü basmakalıp sunumlar ile dik- te etmek yerine yapılması muhtemel yanlışların sebepleri ve sonuçları çarpıcı bir biçimde örneklendirilerek açıklanmalı, özetle bu kadar manevi olan bir kavram somutlaştırılmalıdır. Sonuçta “Yapma! Bu yanlış!” demek hiçbirşeye cevap vermediği gibi, ya- pan kişinin o eylemi yaparken aslın- da yanlış olduğunu bildiği gerçeğini de yadsımak anlamına gelir. Bu ne- denle basmakalıp eğitim ve sunum- lar yerine, somut ve güncel olaylar ile harmanlanmış kurum içi eğitimlerin tercih edilmesi yerinde olacaktır. Bu anlamda aslında Karl Popper’in eleş- tirel rasyonalizm felsefesini, uygulan- ması gereken bir rehber olarak görü- yorum. Eleştirel rasyonalizme göre, bilimsel teoriler ancak yanlışlıkları gösterilene kadar geçerlidir. Peki bu- nun ticaret ile uğraşan kurumlar ile nasıl bir bağlantısı var? Çalışanlara yaptıkları ya da yapması muhtemel davranışların yanlışlığı / sonuçları açıkça ve direk olarak gösterilmeli ve bu yanlışı ivedilikle terk etmesi sağ- lanmalıdır. Yine farklı bir bakış açısı ile, etik ve iyi niyet ile bağdaşmayan her türlü hareketin zamanında ve ilgili kişisine kurum içerisinde bildirilmesi de ayrı Görsel www.freepik.com sitesinden alınmıştır. bir önem arz etmektedir. Bireyler ta- rafından yapılan etik ve iyi niyet ile bağdaşmayan her türlü fiilin aslında kurumu da bağladığı ve bu eylemle- rin sonuçlarına kurumun da katlana- cağı bilinmelidir. “ Dosya içeriğine göre; davalı işyerinde çalışan ve fesih tarihinde işten çıkarılan ... isimli çalışanın dosyaya sunduğu yazılı beyanın- dan davacının ... isimli diğer bir çalışanla ve kendisiyle buluşup şirketin katma değer vergisi öden- meyen satışlarını vergi dairesine ihbar edip burdan ödül almayı ve alınan ödülü de kendisiyle paylaş- mayı planladığını, önce kendisinin sonra da davacının vergi dairesine şikayette bulunacağını ayrıca şirket çok zor durumda kalacağın- dan ve kendisi de o dönemde işten çıkarılmış olduğundan ona iş teklif ettiğini, şirketin müşterilerini ken- disinin açacağı şirkete bağlamaya çalıştığını ve şirketin ... milyonluk malını çıkarıp kendi uhdelerine ge- çireceklerini söylediğini, sonrasın- da vergi dairesine gidip şikayette bulunduğunu..... � (T.C YARGITAY 9. Hukuk Dairesi Esas: 2017 / 27394 Karar: 2018 / 11152 Karar Tarihi: 21.05.2018) Bu bakımdan güncel bir Yargıtay ka- rarını aynen aktarmak isterim; Somut olaya baktığımızda usulsüz, yasalara ve iş ahlak ve etiğine uyma- yan bir davranışın bir süredir devam ettiğini hemen fark edebiliriz. Vergi- sel yükümlülükler yerine getirilme- den yapılan satışların varlığı kurum çalışanı tarafından bilinmekte ancak şirket içerisinde ilgili yöneticilere/ ilgili departmanlara konu iletilme- mektedir. Tabi ki burada konuyu bir- den çok açıdan ele alabiliriz, ancak amaç tecrübe edinmek ise, kendisini düzeltmek ve geliştirmek isteyen her kurumun, etik ve ahlak dışı durumla- rın bildirimine ilişkin bir düzenleme- ye haiz olması ve buna uygun altyapı tesis etmesi gerekliliği gözden kaçı- rılmamalıdır. Elbette bu altyapı mekanizmasının nasıl işleyeceği, ihbarların ne şekil- de ele alınacağı ve çözümleneceği ayrı bir uzmanlık alanıdır. Burada asıl dikkat çekmek istediğim husus, kurum kültürü olarak bireylerin, çok net olarak vakıf olduğu işlemlerin açık bir şekilde “ahlak ve iyi niyet ile bağdaşmadığını” tespit etmesi duru- muna karşı sessiz kalma halidir.Ya- saya, prosedüre, iyi niyete, ahlaka, iş etiğine aykırı olan bu ve buna benzer durumların daha sonrasında kulla- nılmak üzere bireyler tarafından üs- tünün örtülmesi kurumlar için ayrı bir risktir. Bu nedenledir ki açıkça yanlış olana yanlış demek, içselleş- miş bir hakkaniyet bilinci gerektirir. Özellikle iradeyi sakatlayan hallerin varlığı halinde “yanlışı” kuruma bil- dirmek sanıldığı kadar kolay değildir. Ahlak ve iyi niyet ile bağdaşmayan bu hareketlerin bildirilmesini özendir- mek, gerekli aksiyonların hakkaniye- te uygun şekilde alınacağına bireyleri inandırmak “Kurumsal Kültürün” en önemli işlevidir. Bildirilmeyen her türlü ahlak ve iyi niyet ile bağdaşma- yan olayların kuruma uzun veya kısa vadede zarar vereceği açıktır. Etik ve ahlaka uymayan davranışları kurum içi ihbarına yönelik mekaniz- manın varlığına karşın, etik ve ahlaka uygun davranan ihbarcının cezalan- dırdığı örneklere de zaman zaman rastlıyoruz. İşte bu tarz durumlar, gerek ticari açıdan gerekse bireyle- rin kuruma olan itibarını sarsmakta ve kurum kültüründe derin yaralar açmaktadır. Konuyu somutlaştırmak adına bir örnek vermek ve tecrübe paylaşımını sağlamak adına, Yargıtay kararını paylaşmak isterim. 15