ğini önceden tahmin etmesi pek de
zor olmasa gerek.
Peki çalışanlara nasıl davranıl-
malı ki etik ve iyi niyete uymayan
davranışlar ile karşılaşılmasın?
Bu konuda kişisel tercihim; kurum
kültürünü içselleştirmek için, iyi ve
kötüyü basmakalıp sunumlar ile dik-
te etmek yerine yapılması muhtemel
yanlışların sebepleri ve sonuçları
çarpıcı bir biçimde örneklendirilerek
açıklanmalı, özetle bu kadar manevi
olan bir kavram somutlaştırılmalıdır.
Sonuçta “Yapma! Bu yanlış!” demek
hiçbirşeye cevap vermediği gibi, ya-
pan kişinin o eylemi yaparken aslın-
da yanlış olduğunu bildiği gerçeğini
de yadsımak anlamına gelir. Bu ne-
denle basmakalıp eğitim ve sunum-
lar yerine, somut ve güncel olaylar ile
harmanlanmış kurum içi eğitimlerin
tercih edilmesi yerinde olacaktır. Bu
anlamda aslında Karl Popper’in eleş-
tirel rasyonalizm felsefesini, uygulan-
ması gereken bir rehber olarak görü-
yorum. Eleştirel rasyonalizme göre,
bilimsel teoriler ancak yanlışlıkları
gösterilene kadar geçerlidir. Peki bu-
nun ticaret ile uğraşan kurumlar ile
nasıl bir bağlantısı var? Çalışanlara
yaptıkları ya da yapması muhtemel
davranışların yanlışlığı / sonuçları
açıkça ve direk olarak gösterilmeli ve
bu yanlışı ivedilikle terk etmesi sağ-
lanmalıdır.
Yine farklı bir bakış açısı ile, etik ve
iyi niyet ile bağdaşmayan her türlü
hareketin zamanında ve ilgili kişisine
kurum içerisinde bildirilmesi de ayrı
Görsel www.freepik.com sitesinden alınmıştır.
bir önem arz etmektedir. Bireyler ta-
rafından yapılan etik ve iyi niyet ile
bağdaşmayan her türlü fiilin aslında
kurumu da bağladığı ve bu eylemle-
rin sonuçlarına kurumun da katlana-
cağı bilinmelidir.
“
Dosya içeriğine göre; davalı
işyerinde çalışan ve fesih tarihinde
işten çıkarılan ... isimli çalışanın
dosyaya sunduğu yazılı beyanın-
dan davacının ... isimli diğer bir
çalışanla ve kendisiyle buluşup
şirketin katma değer vergisi öden-
meyen satışlarını vergi dairesine
ihbar edip burdan ödül almayı ve
alınan ödülü de kendisiyle paylaş-
mayı planladığını, önce kendisinin
sonra da davacının vergi dairesine
şikayette bulunacağını ayrıca
şirket çok zor durumda kalacağın-
dan ve kendisi de o dönemde işten
çıkarılmış olduğundan ona iş teklif
ettiğini, şirketin müşterilerini ken-
disinin açacağı şirkete bağlamaya
çalıştığını ve şirketin ... milyonluk
malını çıkarıp kendi uhdelerine ge-
çireceklerini söylediğini, sonrasın-
da vergi dairesine gidip şikayette
bulunduğunu.....
�
(T.C YARGITAY 9. Hukuk Dairesi
Esas: 2017 / 27394 Karar: 2018 /
11152 Karar Tarihi: 21.05.2018)
Bu bakımdan güncel bir Yargıtay ka-
rarını aynen aktarmak isterim;
Somut olaya baktığımızda usulsüz,
yasalara ve iş ahlak ve etiğine uyma-
yan bir davranışın bir süredir devam
ettiğini hemen fark edebiliriz. Vergi-
sel yükümlülükler yerine getirilme-
den yapılan satışların varlığı kurum
çalışanı tarafından bilinmekte ancak
şirket içerisinde ilgili yöneticilere/
ilgili departmanlara konu iletilme-
mektedir. Tabi ki burada konuyu bir-
den çok açıdan ele alabiliriz, ancak
amaç tecrübe edinmek ise, kendisini
düzeltmek ve geliştirmek isteyen her
kurumun, etik ve ahlak dışı durumla-
rın bildirimine ilişkin bir düzenleme-
ye haiz olması ve buna uygun altyapı
tesis etmesi gerekliliği gözden kaçı-
rılmamalıdır.
Elbette bu altyapı mekanizmasının
nasıl işleyeceği, ihbarların ne şekil-
de ele alınacağı ve çözümleneceği
ayrı bir uzmanlık alanıdır. Burada
asıl dikkat çekmek istediğim husus,
kurum kültürü olarak bireylerin, çok
net olarak vakıf olduğu işlemlerin
açık bir şekilde “ahlak ve iyi niyet ile
bağdaşmadığını” tespit etmesi duru-
muna karşı sessiz kalma halidir.Ya-
saya, prosedüre, iyi niyete, ahlaka, iş
etiğine aykırı olan bu ve buna benzer
durumların daha sonrasında kulla-
nılmak üzere bireyler tarafından üs-
tünün örtülmesi kurumlar için ayrı
bir risktir. Bu nedenledir ki açıkça
yanlış olana yanlış demek, içselleş-
miş bir hakkaniyet bilinci gerektirir.
Özellikle iradeyi sakatlayan hallerin
varlığı halinde “yanlışı” kuruma bil-
dirmek sanıldığı kadar kolay değildir.
Ahlak ve iyi niyet ile bağdaşmayan bu
hareketlerin bildirilmesini özendir-
mek, gerekli aksiyonların hakkaniye-
te uygun şekilde alınacağına bireyleri
inandırmak “Kurumsal Kültürün” en
önemli işlevidir. Bildirilmeyen her
türlü ahlak ve iyi niyet ile bağdaşma-
yan olayların kuruma uzun veya kısa
vadede zarar vereceği açıktır.
Etik ve ahlaka uymayan davranışları
kurum içi ihbarına yönelik mekaniz-
manın varlığına karşın, etik ve ahlaka
uygun davranan ihbarcının cezalan-
dırdığı örneklere de zaman zaman
rastlıyoruz. İşte bu tarz durumlar,
gerek ticari açıdan gerekse bireyle-
rin kuruma olan itibarını sarsmakta
ve kurum kültüründe derin yaralar
açmaktadır. Konuyu somutlaştırmak
adına bir örnek vermek ve tecrübe
paylaşımını sağlamak adına, Yargıtay
kararını paylaşmak isterim.
15