INmagazine Sayı 12 | Page 21

SİHİRLİ FORMÜL Şimdi gelelim bütün bunların dürtme ile ne ilgisi olduğuna. Dürtmeyi, davranışsal ekonominin sağladığı bütün bilgi birikimini insan davranışlarını değiştirmek üzere uy- gulayan bir yöntem olarak tanımlayabiliriz. Temel mantığı şu: İnsanların düşüncele- rini değiştirmekle uğraşacağımıza, onla- rın karar vermelerine etki eden çevresel faktörleri değiştirelim. Bu faktörleri de- ğiştirirken de, davranışsal ekonomi ilkele- rinden faydalanalım. Üstelik yapacağımız bu değişikliklerin öyle karmaşık şeyler olmasına da ge��������������������������� rek yok. Çok basit dokunuş- larla, önemli davranışsal değişiklikler sağ- layabiliriz. Kulağa şahane geliyor değil mi? Sonunda başkalarına istediğimizi yaptıra- cak sihirli formülü bulduk galiba. Dürtme şu ana kadar daha çok kamu po- litikalarının üretiminde kullanıldı. 2010 yılında İngiltere Hükümeti’ne bağlı bir ku- rum olarak kurulan Behavioural Insights Team, sağlıktan eğitime kadar birçok alan- da kamu politikaları düzenlenirken insan- ların “daha iyi kararlar” almaları için nasıl dürtülebilecekleri üzerine kafa yoruyor. Bu konuda çeşitli deneyler yapılıyor ve toplanan veriler analiz edilerek sonuçlara varılıyor. Örneğin, “mahallenizdeki komşu- larınızın %64’ü çöp vergisini çoktan ödedi” ibareli bir mektup alan vatandaşların vergi ödeme oranlarında ciddi bir artış olduğu görülüyor. Diğer bir deneyde, hız sınırını aşan şoförlere gönderilen ceza ihbarname- sinde, hız sınırı ile ilgili kanunun neden ge- rekli olduğunu yazmanın aynı ihlali yapma ihtimalini %20 oranında azalttığı gözlem- lenmiş. Bakın iki deneyde neler öğrendik: Sosyal baskı (mahalledeki komşuların çöp vergisini ödemesi) ve neden-sonuç ilişkisi sunma (hız sınırının mantığı) davranışları- mızı büyük oranda etkiliyor. Daha neler var neler… Şimdi burada bir ara verip kendimize şu soruyu soralım: ����������������������������� Zaten birileri bize bir seçe- nek sunuyorsa, dürtme bunun neresinde? Düpedüz bir dayatma ile karşı karşıyayız yahu! Tam olarak öyle değil. Zira dürtme, bir “seçenek mimarisi” (choice architecture) oluşturuyor. Yani vergilerinizi ödememek- te ve hız sınırını aşmakta hâlâ özgürsünüz (tabii sonuçlarına katlanmak koşuluyla). Dürtme sizin seçeneklerinizi azaltmıyor. Sadece sizin için daha iyi olduğu düşünülen Daniel Kahneman 2002 YILINDA NOBEL EKONOMI ÖDÜLÜNÜ KAZANAN DAVRANIŞSAL EKONOMIST DANIEL KAHNEMAN, 1970’LI YILLARDAN BERI SÜREGELEN ÇALIŞMALARI ILE, INSANIN BILIŞSEL SISTEMININ YAPTIĞI HATALARI (COGNITIVE BIAS) ORTAYA KOYMUŞTU. bazı seçeneklerin tarafınızca tercih edil- mesini daha mümkün hale getiriyor. Başka bir ifadeyle “seçenek mimarları” sizin ve toplumun ge nel çıkarını göz önüne alarak, içgüdüsel tepkilerinizi daha doğru kararlar almanızı sağlamak için harekete geçiriyor. Siz yine “kendi kararlarınızı” almış oluyor- sunuz. Peki davranışsal ekonomi ve������������ dürtme����� tek- niği, etik ve uyum alanındaki çalışmalara neler katabilir? BİRİ BİZİ DÜRTSÜN Kİ ETİK OLALIM Davranışsal ekonomi, şirketlerin giderek daha fazla ilgisini çekiyor. Daha çok çalı- şanların ve müşterilerin davranışlarını de- ğiştirmek amacıyla işyerinde uygulanan çe- şitli dürtmeler ile çalışanların daha sağlıklı yemek yemelerini sağlamak, emeklilik için tasarrufa teşvik etmek ya da müşterileri belli ürünlere yönlendirmek mümkün. Peki şirketlerin çalışanlarını etik davranmak konusunda dürtmesi ve böylece ortaya çıkabilecek riskleri önlemesi mümkün mü? Behavioral Insights Team’e göre bir insanın belirli bir hareketi ya da tutumu sergilemesini istiyorsanız o hareketi Ko- lay (Easy), İlgi çekici (Attractive), Sosyal (Social) ve Tam Vaktinde (Timely) yapmak zorundasınız. Her ne kadar kamu politika- ları açısından tasarlanmış bir şablon olsa da, özel sektöre de rahatlıkla uygulanabilir. Eğer bir insanın yapmasını istediğiniz şey yapılması kolay ise, ilgi çekici olursa, diğer insanlar tarafından onaylanan bir hareket- se ve zamanlaması da doğruysa hareketin yapılma olasılığı artıyor. Bu bilgiden yola çıkarak, etik ve uyum alanında yapılanlara ve yapılabileceklere bir bakalım. Öncelikle, etik davranmanın çalışanlar açısından ekstra bir zahmet ge- rektirmemesini sağlamalıyız. Yani çalışan- ların Sistem-1’ine hitap edecek dürtme- ler bulmak durumundayız. 2016 yılında 19